Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeynep

Sabitlenmiş gönderi
Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.
Reklam
%20 (25/120)
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo
8.2/10 · 120,3bin okunma
Ne yapayım o göz alıcı sarayı, ben penceresinden hayran olduğum zaman yanımda bir yoldaşım yoksa. Tabiatın bana hissettirdiği güzelliklerden hoşlanmaya iştirak eden yoksa...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... Görümcem kız kardeşime " Evet! Sizin gibi benim de kendimi idare edecek servetim olsa evlilik lafını ettirir miydim?"diyordu. Bu kızların gelecekten ümitlerini böyle şüpheye düşüren, fikirlerini zehirleyen, onları mutluluğa ulaştırmaya çalışmak, geleceklerini temine uğraşmakla yükümlü olan büyükleri değil miydi?..
... Kimse benim gibi arzu ve heveslere engel görülerek, hem de engel görülmeye hiçbir sebep olmadığı halde, sırf başından defedilmek için feda edilmez! Benim için başka sığınak yok muydu? Hanginizin kucağı hazır değildi? Beni sevgi ve şefkatle dolu sığınaklara atsaydı. Böylece beni başından defedebilirdi. Benim kendi büyükannem bana böyle haksızlık ederek beni incitiyorsa, eşimden gördüğüm eziyete karşı ne diyeyim?..
Reklam
... Bizim evlilikteyse, oğullarını eve bağlamak için bir gelin aranılmıyor muydu? Aile halkını nice kahırlarla üzen, evinden uzaklaşarak iğrençlik ve eğlence çirkefinde yüzen bir adamı evine çekmeye, geleceğini birkaç bin kuruşluk düğün masraflarıyla satın aldıkları bir zavallının masum tavırları ve halleri ve temiz kalbi yeterli midir?..
... Sizin evliliğiniz mutluluk sözleşmesi, bizimkisi bir geçim kontratıdır. Sen evleneceğin zaman amcan, yani merhum dayım, " Kızım, seni mutlu edecek bir adam olduğu için ben istiyorum," dediği zaman bilirsin ya ben de hazırdım. Büyükannemin beni gelin edeceği zaman yengeme, yani annene " Tam evini idare edecek, karısını besleyip geçindirecek bir koca," dediğini sen de işitmiştin. Sen eşinden sevgi ve sadakat bekleyebilirsin, bu hakkın vardır. Fakat ben öyle bir isteğe kalkışmak fikrinde bile bulunmamalıyım. Bu nedenle benim zahmetlerimin, sıkıntılarımın eşimin bana sadakati olamaması yüzünden olduğuna dair zannın doğru sayılmaz. Bu adam beni o kadar mutlu edeceğine dair bir sözde bulunmadı. Zira kendisinde de öyle bir şey aranmamıştı...
... Birbirimizin elinden öbürünün eline geçmekte olan sözlük bile hâlâ o cildini koruyor. Fakat biz büyüdük, biz artık bir arada değiliz. Ah, mümkün olsa da birbirimizi daha sık görsek ...
51 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 saatte okudu
Levayih-i Hayat
Levayih-i HayatFatma Aliye Hanım
8/10 · 3.763 okunma
Reklam
En ufaktan bir örnek vereyim: Hoşlandığı meyvelerden birini eline alan o türlü kimse ondan gelecek hazzı, lezzeti ancak onu yemekte bulur. Öbürleriyse onu eline aldığı gibi o meyve eğer çilekse önce onun kokusuna hayran olmakla başlayıp rengine, şekline, o çileği oluşturan maddelerin meydana gelişine, içindeki ince liflere, buzlu gibi duran doğal cilasına bakar bakar da hayranlığı artar. O çileğin tadından başka görünüşünden de zevk alır, güzel kokusundan da haz alır. Bunların yalnız mideleri yararlanmaz, o seyirden, o hayranlıktan fikirleri de manevi açıdan yararlanır. Bu da ruhani beslenmeleridir. Bu beslenmeye onlar müpteladırlar, mecburdurlar. O hayranlık, o inceleme, o derin düşünme onları o ellerindeki meyvenin renginden, kokusundan, lezzetinden daha ilerilere götürür. Fikir derece derece, katman katman yükselir, araştırma ve incelemelere varır. Bir çilek ya da bir armut ya da bir salkım onlara işler açar. Fikirleri yükseldikçe yükselir. Onun yaradılışını düşündürür, Yaratanına hayran eder. Önceden başlayan bu hayranlık büyür. Daha önce söylediğim kimseler aldıkları lezzetten dolayı ancak kilercilerine, hizmetkârlarına aferin bağışlayabildikleri yerde bunlar Yaradanlarını, evet o meyve gibi kendilerinin Yaradan'ı olan Allah'ı devamlı söylerler, o meyve uzun süre ellerinde kalır. Sanki onu yemeye, çiğnemeye kıyamazlar. Bu yönüyle onlar, onu yemeden önce bile ondan haz ve zevk alır, lezzet bulurlar. O düşünüş, o inceleme, o hayranlık onların fikirlerini lezzetli kılar.
Yedigey, kapının önünde muşamba çizmelerini çıkartıp içeri girmiş, bağdaş kurup oturmuştu. İşte o zaman hissetti ne kadar çok yorulduğunu, acıktığını. Sırtını duvara dayamış, hiç konuşmadan duruyordu. Ötekiler, yuvarlak yer sofrasının etrafında oturmuş, alçak sesle şundan bundan konuşuyorlardı.
... Poirot, Fransızları hatırlatan bir telaşla koştu. Kızın elini sıkarak, bir reverans yaptı. " Hoş geldiniz, matmazel." Kız, onun omzunun üstünden baktı. "Geç kalmadım ya Sir Roderick? Sizi bekletmiş olmayı hiç istemem." Sir Roderick bağırdı. "Tam zamanında geldin, küçük kız. Söylediğim gibi çay içip pasta yedin mi?" "Hayır, yemedim. Onun yerine gidip ayakkabı aldım. Bakın ayakkabılar ne zarif değil mi? diyerek ayağını uzattı Sonia'nın ayakları gerçekten çok güzeldi. Sir Roderick tatlı tatlı gülümsedi. "Haydi bakalım, trenimizi kaçırmayalım, küçük kız." Hercule Poirot sordu. "George sizin için taksi çağırsın mı?" Sonia atıldı. "Taksi aşağıda bekliyor." "Gördünüz mü? O her şeyi düşünüyor?" Sonia'nın omzunu okşadı. Kız, Sir Roderick'e Hercule Poirot'nun dikkatini çeken bir tavırla baktı. Belçikalı dedektif onları kapıya kadar geçirdi...
Sayfa 132Kitabı okudu
Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir.. gider gelirdi... Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı- Özek uzar giderdi. Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı. Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir.. gider gelirdi...
202 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.