Başarısız olursa ne yapacağını soran yabancılara, başarısızlık gibi bir sonucun söz konusu olamayacağını söylüyor; "Yaşamı ve bağımsızlığı için kendini adamayı göze alan bir ulus yenilemez, yenilgi ulusun ölümü demektir" diyordu.
Bolu'da hastanede yatan yaralı subaylar yataklarından sürüklenip sokakta "başları taşla ezilerek" öldürüldü.Ankara'nın dibine, Ayaş Beli'ne dek gelen ayaklanmacılar "halkla görüşmeler yapmak için gönderilen" iki subayı taşladılar, "yarı ölü vaziyette hapishaneye sürüklediler" daha sonra "idam edilmek üzere İstanbul'a gönderdiler.Konya'da Delibaş Mehmet'in adamları, Mustafa Kemal'in yolladığı bir subayın önce "tırnaklarını söktüler", sonra "kol ve bacaklarını kestiler".İzmit-Bandırma bölgesinde etkili olan ve kendilerine Muhammet'in Ordusu (Kuvayı Muhammediye) adını veren Ahmet Anzavur güçleri, yakaladıkları Kuvayı Milliyecilerin tümünü öldürüyordu. Çerkez asıllı, okuma yazma bilmeyen Anzavur koyu bir Müslüman olduğunu ileri sürüyor, "koynundan Kuran'ı eksik etmemek" ve "din düşmanlarını diri diri incir ağaçlarına astırmakla" övünüyordu.
1867 de çıkarılan ve yabancılara toprak edinme hakkı tanıyan yasa, yetmiş yıllık kolonileşme uygulamalarının yarattığı birikime bağlı olarak, Batı Anadolu'nun Rumlaşmasına büyük bir ivme kazandırdı. Daha önce hiçbir Rum'un yaşamadığı kimi yerleşim yerleri, Rum köyleri ya da kasabaları haline geldi. Eskiden beri Anadolu'da yaşayan, Müslüman olmamasına karşın yarı Türkleşen Rumlar ve Ortadoks Türkler, Yunanistan'dan gelenler yanında azınlıkta kaldılar.