Zaman diyordun, ipi kopmuş bir uçurtma
Ben ona yaralı dağları ekledim, gidenlerin yükünü
Bir tufandan artakalan kayıp yüzükleri, bal özlerini
Ben uzun sürmüş bir kıyametin sabahında, seni
Korkma, ben söylediğin bütün gecelerden daha yaşlıyım
Canımla yeşermiş bu eleğimsağma gibi göğeren ağaçlar.
Gazi şiirlerin akşam ilhamlarından, şehit cönklerinden
Sunturlu bir küfürle geçiyorum bazen bazı asırlardan
Siperlerde fast food ile beslenenleri tarih affetmiyor
Haritalar kemiksever tellakların muteber yalanları.
Bu, taşları kayalardan kopartan yalnızlığın diri sesi
Sen bakma bana, göz bebeğindeki yelkenler beni köpürtür.
Ruhla beden arasında serpilmiş incir tozlarından geçiyorum
Bir özür gibi yeniden başlıyorum kendimi tanımaya
Şimdi kim anlayacak beni, şiirim denizini arayan gemi
Dilimin ateşinde tilkilerle kuzuların o makûs aritmetiği.
Sen suç ben ceza. Bir başkası gelmiyor aklıma
Bilirim, koşsam da yetişemem o meçhul yazgıma.
Sayfa 12 - Uzun Sürmüş Bir Kıyametin Sabahı, Ahmet Edip Başaran