Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehtap

Çevremizdekilere karşı davranışlarımızda dikkatli olmamız gerek. Çünkü her ölüm geride kalan bir avuç kimseye öyle düşünceler miras bırakır ki yapılabilecekken yapılmamış, unutulmuş, boş verilmiş şeyler... Onarılabileceği halde onarılmamış kırgınlıklar, giderilmemiş eksiklikler... İnsan için bunlardan daha acı bir düşünce olamaz! Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir. Kendimizi acıdan korumak istiyorsak bütün bunları vaktinde anımsayalım.
Reklam
Çünkü hükümet senin gibi köpek kadar yüreği olmayan adamların canlarını korur ama köpeğini öldürenlere ses etmez.
Artık ne mutlu ne de mutsuzum. Her şey geçip gidiyor. Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde "insan" dünyasında tek gerçek şey bu. Her şey geçip gidiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar?
Mutluluk fikrimin diğer herkesin mutluluk fikriyle tamamen çelişmesinden korkuyorum. Bu korku beni tüketiyor, bazen geceleri kıvranmama, acı içinde inlememe, deliliğin eşiğine gelmeme neden oluyor. Mutlu muyum? Aslında küçüklüğümden beri insanlar sürekli şanslı biri olduğumu söylüyor ama bana sorarsanız cehennemde gibi hissediyorum…
Reklam
Sabah ya da akşam, cuma ya da pazar, hiçbir farkı yoktu, hepsi birbirinin aynıydı: İçini kemiren, bir an için bile olsun dinmeden eziyet eden acı; umutsuzluk içinde her şeyin tükendiği ama yine de henüz yaşamın bitmediği bilinci, adım adım yaklaşan korkutucu ölüm tek gerçekti ve bir de bitmek bilmeyen o aynı yalanlar. Böyle bir durumda saatin, günün, haftanın ne anlamı olabilirdi ki?
Ya gerçekten bütün yaşamını, bilinçli yaşamını, “gereği gibi” yaşamadıysa?
Doktor onun çektiği fiziksel acılardan söz ediyordu, bu da doğruydu ama onun çektiği fiziksel acılardan daha korkuncu manevi acılarıydı ve başlıca ızdırabının nedeni buydu.
İnsanlar, doğru dürüst herhangi bir işe yaramayacakları açıkça ortadayken, bulundukları mevki, geçmiş hizmetleri ve unvanları göz önünde bulundurularak kapı önüne konulmuyorlar ve bu nedenle icat edilmiş uydurma makamlar sayesinde, hiç de uydurma olmayan altı binle on bin ruble arası paralar kazanarak ömürlerinin sonuna kadar refah içinde yaşıyorlardı.
Bu hayatın bir sonucu olarak daima talep ve ihtiyaçlar arkasından koşmak, birbiri ardınca ahaliyi yorar, üstelik bu tekellüflerin çok olan çeşitlerinden birini elde ettikten sonra, nefis diğer çeşitlerini de arzu eder. Bunun tesiri ile fisk ve fücur artar, meşru ve gayrimeşru yollarla geçinme vasıtalarını elde etmek üzere türlü çarelere başvurulur. İbn Haldun
Reklam
Sanırım hep böyle olmuştur bu: Mikrofon kimin elindeyse, kitleler mikrofonu elinde tutan kişinin sözünü dinlemek zorunda kalmıştır. O kişi aklı başında biri olmuş, olmamış önemi yok.
Tarihin geçmiş dönemlere ait muhtevası ile çağımızdaki muhtevası arasında bir fark var mıdır? Değişen şey bu muhteva mıdır, insanların kendisi midir? Yoksa hiç bir şey değişmemekte de, bizim, değişiklik olarak gördüğümüz şey tarihin ve insanın muhtevasının dışında bir başka olgu mudur? Böyle bir olgu varsa o nedir? İnsan, çevresinde gelişen hadiselere bakarak dünyanın büyük bir değişime uğradığı hususunda kendi kendini mi aldatmaktadır? İnsanın kendini aldatması, onun değişmez bir karakteri ise, hatta bir bakıma insanın değişmez yapısı ise, değişir gibi gördüğümüz şey nedir? Degisen şey, bakışımız mı, bakışımızın yöneldiği obje mi, bu objenin içeriği mi, biçimi mi?
Bir yirminci yüzyıl filozofunun dediği gibi, başkası cehennemdir, her şey için vakit geçmiştir, iş işten geçmiştir. O, bir tek şeyin farkındadır: Bir sürgün olarak atıldığı bir cehennemde yaşamaktadır, bu dünya dört yanı çelik duvarlarla örülü, harareti git gide artan, terleyen bir dünyadır, açmak istesen bir penceresi yoktur, oraya atılmış başka insanlarla sonsuza kadar, senin için cehennem saydığın o insanlarla beraber yaşamak zorundasın, ne bir kurtuluş ümidi, ne biraz ferahlama imkânı mevcuttur.
“Beni anlamıyorsun" deyişi, bilişsel bir anlamamayı ifade etmez"Beni anlamıyorsun" demek, "İçimde bir incinmişlik oluştu... Kendimi kötü hissettim... Bu kötü hissi anlayabilir misin?" demektir. Halbuki birçoğumuz karşımızdaki kişinin ne hissettiğine odaklanmak yerine, öyle hissetmemesi gerektiğini tavsiye eder ve kendi incittiğimiz yeri görmezden geliriz
1.439 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.