Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali

Noel ne zaman kapıyı çalsa, kökenindeki kutsallığından ayrı olarak; nezaketle, bağışlamayla, merhametle dolu, mutlu bir gün olduğunu düşündüm ben; koca senenin sonunda kadınlarla erkeklerin o sımsıkı kapalı kalplerini özgürce açmaya gönüllü olduğu, kendilerinden yoksulları sonu mezarda biten bu yolculukta başka yolların yolcusu gibi değil, kendilerine eşit gördükleri bir zaman.
Reklam
"Ben," der Epiktetos, "Tanrı'nın olmamı istediği yerdeyim. Şikayet etmek O'na karşı günah işlemek olur."
Konfüçyus hiçbir zaman bir din, herhangi bir tören tesis etmemiş; ne kendisine vahiy geldiğini ne de peygamber olduğunu söylemiş; eski ahlak kanunlarını bir bütün olarak bir araya getirmekle yetinmiştir. Konfüçyus insanları hakaretleri bağışlamaya ve sadece yapılan iyilikleri hatırlamaya; Kendilerine sürekli göz kulak olmaya, dünün hatalarını bugünden düzeltmeye; Tutkularını bastırmaya ve dostluk kurmaya; gösteriş yapmadan vermeye ve ancak aşırı ihtiyaç durumunda alçalmadan kabul etmeye davet eder. Konfüçyus hiçbir zaman kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına yapmamamız gerektiğini söylemez. Bu, kötülüğü yasaklamaktan başka bir şey değildir. Konfüçyus bundan daha fazlasını yapar ve iyiliği öğütler: "Sana nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran".

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Adalet kavramı o kadar doğaldır, bütün insanlar tarafından o denli evrensel şekilde kabul görmüştür ki, bu kavram bütün kanunlardan, bütün anlaşmalardan ve bütün dinlerden bağımsızdır. Bir Türkten, bir Mecusiden, bir Malabarlıdan, yemek yesinler, kıyafet alsınlar diye borç vermiş olduğum parayı geri istediğimde hiçbirinin aklına "Biraz bekleyin, önce Muhammed'in, Zerdüşt'ün veya Brahma'nın size paranızı geri vermemi buyurun buyurmadığına bir bakayım" diye cevap vermek gelmez.
başkalarına bağımlı; yaşamak için gerekli şeylere kendi içinde sahip olmayan kimse dilencidir.
Reklam
İncelediğimde kahramanların kazandıkları şanı ve güçlü generallerin başarılarını, imrenmiyorum generallere, Ne de Başkanlık koltuğundaki Başkanlara veya muhteşem evlerdeki zenginlere, Ama sevgililerin beraberliğini, birlikte nasıl olduklarını duyduğumda, Hayat boyunca tehlikeler ve nefret karşısında değişmediklerini uzun uzun dinlediğimde, Gençlikte, orta yaşta ve ihtiyarlıkta nasıl kararlı, nasıl sevgi dolu ve birbirlerine bağlı olduklarını duyduğumda, Düşüncelere dalıyorum çabucak uzaklaşıyorum acı bir imrenmeyle.
İki balığız denizlerde birlikte yüzen, Aksalkım çiçekleriyiz, sabah akşam koku yayan yollara, ... İki yırtıcı şahiniz, göğe yükselip bakıyoruz aşağılara, İki muhteşem güneşiz, dengede tutuyoruz dünyaları ve yıldızları, iki kuyruklu yıldızız, Sivri dişlerimizle, dört ayağımızın üzerinde sinsice dolaşıyoruz ormanlarda, atlıyoruz avın üstüne, İki bulutuz yukarıda gezinen, sabahleyin ve öğleden sonra, Denizleriz birbirine karışan, iki keyifli dalgayız birbirinin üstüne devrilip birbirini ıslatan, Atmosfer neyse oyuz, saydam, her şeye açık, geçirgen ve geçirimsiz, Karız, yağmuruz, soğuğuz, karanlığız, biz sonucu ve etkisiyiz yerkürenin, Fırıl fırıl döndük ve sonunda evimize geldik yeniden, ikimiz, Feshettik her şeyi özgürlük dışında, sevincimiz dışında her şeyi.
Ben, belleğimizi bir şeyi tesadüfen muhafaza eden, diğerlerini ise tesadüfen kaybeden bir unsur olarak değil, bilerek düzene koyan ve bilgece bir şekilde devre dışı bırakan bir güç olarak değerlendiriyorum. İnsanın kendi yaşamından unuttuğu her şey, aslında bir içgüdüyle çoktan unutulmaya mahkum olmuş şeylerdir.
Ah, ne kadar güzel, ne kadar hoş yaşanırdı Paris'te, özellikle de genç olunca! Aylak aylak dolaşmanın bile bir keyfi ve öğretici yanı vardı; çünkü her şey herkese açıktı - bir sahaf dükkânına girip on beş dakika boyunca kitapları karıştırabilirdiniz, tezgâhtar size bakıp homurdanmazdı. Küçük galerileri dolaşabilir, elden düşme şeylerin satıldığı dükkânlardaki her şeyi doya doya karıştırabilir, Hotel Drouot'da yapılan açık artırmalarda ortakçılık yapabilir ve parklarda mürebbiyelerle sohbet edebilirdiniz, öyle boş boş dolaşan kalabalığın arasına bir kere karışınca, durup kenara çekilmek hiç kolay olmazdı. Sokak, insanı mıknatıs gibi çeker ve bir kaleydoskop gibi sürekli yeni şeyler sunardı.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Ama onlar (annem ve babam) beni de Booper'ı da -kız kardeşim- böyle sevmiyorlar. Yani, olduğumuz gibi sevemiyorlar. Bizi birazcık değiştirmezlerse sevemiyorlar. Bizi sevme nedenlerini nerdeyse bizi sevdikleri kadar, hatta çoğu zaman bizden fazla seviyorlar. Herkes diğerini sevdiği ölçüde, onu sevme nedenini seviyor, hatta çoğu zaman bu nedeni daha da çok seviyor. O zaman pek iyi olmuyor.
Sayfa 160 - TEDDY adlı öyküdenKitabı okudu
güzel şeyler başarmak için katlanmalıysa sıkıntıya, sıkıntı hemen geçer, oysa bakidir güzel olan; haz peşinde koşmak yol açarsa utanca, haz hemen biter, oysa utanç bitmez asla.
Adalet Üzerine
İnsanlar adil olanın ne olduğu hakkında tartışırlar; bazıları buna, bazıları da diğerine adil dediği için onun ne olduğu konusunda ulaşamazlar. Oysa beyaz ya da siyah, sıcak ya da soğuk, yumuşak ya da sert şeylerde böyle olmaz; herkes bunlar hakkında aynı şekilde düşünüp konuşur. O halde adaletin ne olduğu bilinseydi, onun hakkında da benzer şekilde düşünülürdü; bu konuda anlaşma olmaması insanların bilgisiz olduklarını gösterir.
İlişkiler Üzerine
İyi biri kötüyle hiç uyum içinde yaşayabilir mi? Zira düz bir tahta eğri olana uymaz, iki eğriden de bir doğru çıkmaz; ayrıca bir eğri ne başka bir eğriye ne de düz olana uyar. O halde aşağılık biri, kendisi gibi olanla bile dost olup anlaşamazken, onun iyi bir insanla anlaşması hiç beklenemez.
Lozan Antlaşması hakkında
A. F. Frangulis'nin Dictionnaire Diplomatique (Diplomasi Sözlüğü)'nde şöyle diyor: "Lozan Antlaşması, 1. Dünya Savaşı'nın sonunda imzalanmış olan en büyük siyasi antlaşmalar derecesinde önemli bir vesikadır. Yüklü bir geçmişi -durumları ve birçok yüzyıldan beri kazanılmış hakları tersine çevirerek- (?) etmektedir. Bununla beraber, her satırının damgasını taşıdığı bir özelliği vardır ki o da galip bir millet ile -Türkiye ile- imzalanmış olmasıdır. Merkezi imparatorlukların bütün müttefikleri arasında tek başına olarak Türkiye, Lozan'dan, kuvvetinin bilincinde, bağımsızlığına kıskanç ve zaferle kazanılmış bir barışı kabul ettiren devlet olarak çıkmıştır."
Sayfa 210Kitabı okudu
48 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.