Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali

Dost
Bir gece habersiz bize gel Merdivenler gıcırdamasın, Öyle yorgunum ki hiç sorma Sen halimden anlarsın. Sabahlara kadar oturup konuşalım Kimse duymasın. Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız Dokunarak uçalım. İnsanlardan buz gibi soğudum, İşte yalnız sen varsın. Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın. 1947
Reklam
Washington Diplomats'a geçtiğimde her deplasman maçından önce engelli çocuklarla antrenman yapmam gerekeceği söylenmişti. Başta çok zor geldi. Birkaç ay sonra hiçbir işe yaramadığı için bırakmak istediğimi söyledim. Topu, vurmalarını istediğim yönün tersine atıp duruyordu çocuklar. Organizatörlere bunu söylediğimde antrenmanlarımızdan
Aptal bir insan, bunu zaten biliyorum, diye düşünür. Yeni olan herhangi bir şeyin zihnine girmesine engel olur. Bilge bir insan, hikayenin tamamını bilmiyorum, diye düşünür. Kendini daha büyük bir bilgeliğe açar.
Sayfa 195Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
yaşam, su üzerindeki köpük gibidir... ne zaman kaybolacaklarını bilemeyiz...
Şark öldü!
Şark yok, şark öldü. Bizler yetimiz. Unutmaktan başka çaremiz yok. Yetimlikten kurtulmak için unutmalıyız.
Reklam
...sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin, dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?... Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
Japonya kaybetti
Tsubakiyama geri döndü. Yüzünde karanlık bir ifadeyle gazeteyi uzattı. Şöyle bir bakıverdim. Bu cümleyi görmemeliydim. Bu, birkaç yıldır görmemek için savaşa devam ettiğimiz cümleydi! "Savaş, kutsal İmparatorluk kararıyla sona erdi." "Japonya kaybetti!" Yüksek sesle haykırıp gözyaşlarına boğuldum. Yirmi, otuz dakika tıpkı bir çocuk gibi ağlamaya devam ettim. Tsubakiyama da tataminin üzerinde yere kapanmış, omuzları titreyerek ağlıyordu. Akşamın erken saatlerinde yardıma giden arkadaşlarımız döndü. Onların yüzünü görünce yine gözyaşlarımı tutamadım. Hepimiz el ele tutuşup ağlaştık. Güneş batmış, ay yükselmişti ve biz ağlamaya devam ediyorduk. Yemek hazırlamadan, çay içmeden, hiçbir şey düşünmeden ve söylemeden, sersem bir hâlde ağlamaya devam ettik...
Atinalı izleyiciler, Dionysos festivalinde izledikleri tragedyaların mesajlarına şiddetli tepkiler verdiler. Oyundaki ana karakterlerin sahip oldukları konuma ve güce rağmen yıkımlar yaşadığının farkına vardılar. Bu karakterler kötü ve zalim oldukları için değil, hata yapabilen faniler oldukları için bu uğursuzluklar başlarına geliyordu. Hiç istemeseler de, sonu felaketle bitecek şekilde, kendilerini kolayca kibirle kuşatılmış bir cehalet ve hata yumağı içinde bulabilirlerdi... Oyunlar özellikle kent devletinin meclisinde, konseylerinde ve mahkemelerinde yöneticilik yapan erkek yurttaşlara, başarının karmaşık ahlaki sorunlar doğurduğunu, insanlara tepeden bakan aşırı bir gururun tüm toplum için felakete dönüşebileceğini hatırlatıyordu.
Sayfa 161Kitabı okudu
Meçhul bir ses hayat mücadelesinde yaralanan, sevdadan gönlü kırık zavallılara hayatın çizdiği yolu ister istemez kaderin namert elinin sert parmaklarıyla itile itile takibe mecbur olacaklarını mütemadiyen haykırıyor mu ki insan yerine getirilemez, ulaşılamaz olduğunu pek iyi bildiği halde yine birtakım kararların arkasından koşuyor, yine birtakım emellere kapılarak, onları geçici de olsa ulaşılır sanarak güya emin bir vicdan rahatlığı kazandım hulyasıyla bir aralık dert ve elem içinde çırpınmaktan vazgeçiyor, yeniden umut buluyor, hulyaya, her zaman hulyaya, daima hulyaya, daima hulyalarına aldanıyor...
Sayfa 133Kitabı okudu
Okuyan Adam
Uzun uzun okudum. Bu öğlen sonrasından beri, kulaklarımda yağmurun camlardaki hışırtılı sesi. Bir şey duymaz oldum dışardaki rüzgârdan, elimdeki kitabın yoğunluğundan. Yüz çizgileriyle karşılaştım sayfalarına baktıkça, düşüncelerin bulutlarıyla koyulaşmış çizgiler, ve ben okudukça perde perde açılmakta zaman.- ...
Reklam
Sevgi Bahçesi
Sevgi Bahçesine gittim. Hiç görmediğim bir şey gördüm: Bir Kilise yapılmıştı tam orta yere, Çocukken oynadığım çimenlerin yerine. Ve bu Kilisenin kapıları kapalıydı, Kapının üstünde Girilmez yazıyordu; Ben de Sevgi Bahçesine döndüm, Eskiden güzel çiçeklerle doluydu, Ve gördüm ki bahçe mezarlarla dolmuş, Ve çiçeklerin yerinde mezar taşları var: Dönüp duran kara cübbeli Papazlar, Sevinçlerimi arzularımı dikenli tellerle bağlıyorlar.
Noel ne zaman kapıyı çalsa, kökenindeki kutsallığından ayrı olarak; nezaketle, bağışlamayla, merhametle dolu, mutlu bir gün olduğunu düşündüm ben; koca senenin sonunda kadınlarla erkeklerin o sımsıkı kapalı kalplerini özgürce açmaya gönüllü olduğu, kendilerinden yoksulları sonu mezarda biten bu yolculukta başka yolların yolcusu gibi değil, kendilerine eşit gördükleri bir zaman.
"Ben," der Epiktetos, "Tanrı'nın olmamı istediği yerdeyim. Şikayet etmek O'na karşı günah işlemek olur."
Konfüçyus hiçbir zaman bir din, herhangi bir tören tesis etmemiş; ne kendisine vahiy geldiğini ne de peygamber olduğunu söylemiş; eski ahlak kanunlarını bir bütün olarak bir araya getirmekle yetinmiştir. Konfüçyus insanları hakaretleri bağışlamaya ve sadece yapılan iyilikleri hatırlamaya; Kendilerine sürekli göz kulak olmaya, dünün hatalarını bugünden düzeltmeye; Tutkularını bastırmaya ve dostluk kurmaya; gösteriş yapmadan vermeye ve ancak aşırı ihtiyaç durumunda alçalmadan kabul etmeye davet eder. Konfüçyus hiçbir zaman kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına yapmamamız gerektiğini söylemez. Bu, kötülüğü yasaklamaktan başka bir şey değildir. Konfüçyus bundan daha fazlasını yapar ve iyiliği öğütler: "Sana nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran".
Adalet kavramı o kadar doğaldır, bütün insanlar tarafından o denli evrensel şekilde kabul görmüştür ki, bu kavram bütün kanunlardan, bütün anlaşmalardan ve bütün dinlerden bağımsızdır. Bir Türkten, bir Mecusiden, bir Malabarlıdan, yemek yesinler, kıyafet alsınlar diye borç vermiş olduğum parayı geri istediğimde hiçbirinin aklına "Biraz bekleyin, önce Muhammed'in, Zerdüşt'ün veya Brahma'nın size paranızı geri vermemi buyurun buyurmadığına bir bakayım" diye cevap vermek gelmez.
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.