Salinger'in öykülerini, daha doğrusu öykü tarzını sevemediğimi belirtmeliyim. Salinger'in çok sıkı bir hayran ve okuyucuyu kitlesi var ama ben onlardan olamadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Öykülerin sonunda bilinçlenme ve aydınlanma sahneleri genelde öykünün finalini oluşturuyor. Bu biçimiyle öykü kurgusunun hiçbir orijinallik taşımadığını düşünüyorum. Askerlik sonrası travmalarla yaşamak zorunda olan askerlerin, Salinger'in temel teması olduğu açıktır. Kendisi de eski bir asker olan Salinger, yaşadığı travmayı öykülerinde işlemeye çalışmış.
Dokuz Öykü'nün, Muz Balığı İçin Mükemmel Bir Gün, Sarsak Dayı Connecticut'a, Eskimolarla Savaştan Hemen Önce ve Esme İçin -Sevgi ve Nefretle isimli dört öykü askerlik travmasına bağlı gelişen post-travmatik düşünce ve davranış bozukluklarını öykü içinde bir biçimde açığa çıkaran öykülerden oluşuyor. Muz Balığı İçin Mükemmel Bir Gün ve Esme İçin-Sevgi ve Nefretle isimli öyküleri beğendiğimi söyleyebilirim. Diğer iki öykü için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Askerlik temalı dört öyküden başka Yeşil Gözlüm Al Dudaklım isimli öykü ile Teknede isimli öyküleri beğendiğim. Son iki öykü için aynı şeyi söylemek zor. Yeşil Gözlüm Al Dudaklım, ilginç konusuyla hızla okunan basit ama etkileyici bir öykü. Yazar bu tarz öykülerden daha çokça yazmış olsaydı diye düşünmeden edemedim.
En nihayetinde Salinger'in tarzı benim edebiyatta ve öyküde benimsediğim tarzın uzağında kaldığı için öykülerini metazori okudum. Hayranlarının zaten bildiği ve okuduğu bir yazar olduğu için tavsiye edilecek okuyucuyu kitlesi olduğunu sanmıyorum.