İslâmiyet, din adına vicdanlara baskı yapılmasına izin vermemiştir. Bu sebeple hiçbir kimse diğerinin imanı üzerinde nüfuz yürütmek yetkisine sahip değildir.
Düşünce aklın, iman da vicdanın birer ürünü olduğuna göre düşünen insan tabii olarak fikrini açıklayacak, inanan kişi de imanının gereği olarak ibadet edecektir.
Terbiye etmek, insanı içgüdülerinin tutsaklığından kurtarıp üstün değerlere yükseltmektir. Bunun en mükemmel yolu da imandır. Gönül rızasıyla içten benimseyerek gerçekleştirilecek en sağlam itaat ve disiplinin imana dayanması gerekir. Bugün dünyanın her tarafında kanun ve kurallara titizlikle bağlılığın azalması, terbiyenin mâneviyattan gıdasını alamaması yüzündendir.
Vicdan, yalnız başına bir ahlaki yaptırım gücü olamaz. Menfaatlerin ağır baskısı, zamanla bu değerli duyguyu köreltir, yapılan kötülüklerden pişmanlık duymayacak hâle getirir
Bugün, fabrika ayarlarıyla oynayan, fıtratına çelme takan modern insanın tüm dertlerine derman olacak yegane şey, ilahi kurallara riayetleri ile kullukta zirve yapan insanların ayak izlerinde saklıdır.