“Bağışlama yetisine sahip değildim.
Ama unutuşun denizine atmak?
Havaya kaldırıp ışıkta incelemek, onaylamak, kabul etmek ve sonra unutuşun denizine atmak?
Bunu da beceremedim. Çünkü bu, tek tek olaylardan ibaret değildi. Bitmiş bir hikaye değil, ardı arkası kesilmeyen bir incelemeydi, çıkmazlarla ve sinir bozucu geri dönüşlerle dopdolu, elzem bir kazı çalışması. Ve kayıp çocukluğum, ve bu kaybın durmaksızın geri gelmesi olduğum kişi olmamı sağlamıştı, varlığımın bir parçasıydı bu, içimdeki en ufacık duyguya bile nüfuz etmişti.”
Bu paragraf altını çizdiğim; benim için kitabı derinlemesine özetleyen kısım oldu. Karanlık ve kasvetli bir hikaye bu, bir türlü çözülemeyen, çözümü nedir bilinmeyen fakat derin ve sarsıcı hatta şok edici tarafları var. Yavaş yavaş okudukça, bir bir nedenlerini anlıyorsunuz. Kitabın neredeyse ortalarından sonra meselenin neden bu boyutlara ulaştığı açıklık kazanıyor. O yüzden okurken sabırlı olmak gerek, fakat en derindeki sır yüzeye çıktıktan sonra da kendiliğinden akıp gidiyor, merak ettiriyor. Kişilik analizlerinin farklı bir yorumu, hikayesinin vurucu tarafı ve kitabın ilerleme tarzı beni kendine hayran bıraktı. Sonlara doğru elimden hiç bırakmak istemedim. Okunmaya değer.