Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

G. İlke

Bütün iyi kitapların sonunda bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda meltemi senden esen soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır
Sayfa 587Kitabı okudu
Reklam
"(...) Güce âşık olma, derdi. Güce âşık olursan o güç elinden gitmesin diye korkak olursun, korkaklığını gizlemek için de zalim olursun."
Sayfa 578Kitabı okudu
Partnerimizle yakınlaşmayı ihmal ettiğimizde kendi oksitosin salınımımız da azalıyor ve çevremizle anlaşmaya hazır olmuyor, çatışmalara karşı daha kırılgan oluyoruz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hakkınızı savunun, özür diler bir tavrınız olmasın. İlişki ihtiyaçlarınız meşrudur. Nokta. Farklı bağlanma stilindeki insanlar çekincelerinizi mantıklı bulmayabilir ama bunlar sizin mutluluğunuz için gereklidir ve onları kendinize özgü ifade etmek etkin iletişim için hayati önem taşır. Bu, özellikle kaygılı bağlanma stiline sahipseniz önemli bir nokta, çünkü kültürümüz ihtiyaçlarınızın çoğunun mantıksız olduğu fikrini destekler. Fakat başka biri için mantıklı olup olmaması mesele değil. İhtiyaçlarınız sizin mutluluğunuz için gerekli ve önemli olan da bu.
Kaçıngan biri olarak, genellikle mesafe ve ayrılık ihtiyacınızın farkında olmazsınız - gitme isteği duyarsınız ama nedenini anlayamazsınız. Bu his geldiğinde partnerinizi eskisi kadar çekici bulmamaya başladığınızı düşünürsünüz, bu durumda da zaten konuşacak ne kalmıştır ki? Karşınızdaki belli ki "o kişi" değil, o zaman bu acıyı neden sürdüresiniz? Fakat kendinizi birbiri ardına başarısız ilişkilerde bulursunuz, aynı döngüyü defalarca tekrarlarsınız. Kaçıngansanız, ilk adım çok yakınlaştığınızdaki alan ihtiyacınızı -fiziksel ya da duygusal- kabul etmek ve bu ihtiyacı ifade etmeyi öğrenmektir. Partnerinize çok duygusallaştığınızda yalnız zaman geçirmek isteyebileceğinizi, bunun onunla ilgili olmadığını, hangi ilişkide olursanız olun (bu kısım önemli) buna ihtiyacınız olduğunu önceden açıklayın. Bu onların endişelerini bastırır ve bağlanma sistemlerini bir şekilde sakinleştirir. Böylece size yaklaşmak için çabalamaya (ki bu sizi en rahatsız hissettirecek şey) çalışmazlar. Ayrıca partnerinizle kaçma-kovalama dinamiği dışında bir ilişki kurma şansınız olur.
Reklam
Güvenli insanlar ayrıca kendilerini sevgi ve şefkate değer buluyorlar, partnerlerinin de buna karşılık vermesini ve ilgili olmasını bekliyorlar. Bu inançlarla nasıl olumsuz düşüncelerin esiri olmadıkları, sakin ve aklıselim kaldıkları ve karşı tarafın olumlu davranacağını düşündükleri anlaşılıyor. Aslında bu tavır bulaşıcıdır.
Güvenli bağlanan insanlar partnerlerini kusurlarıyla birlikte–onların özel ve eşsiz olduğuna inanarak– kolayca kabul ederken, kaçınganlar için bu tür bir tutum büyük bir mücadele demek. Kaçıngansanız, partnerlerle bağ kurarsınız ama daima zihinsel bir mesafe ve kaçış planınız vardır. Biriyle birlikteyken tam ve yakın hissetmek –bir yuva bulmanın duygusal karşılığı– sizin için kabul edilmesi zor bir durumdur.
Kaçıngan insan deyim yerindeyse, ne yardan geçerim ne serden tutumunu izleyebilir. Birlikte olduğunuzda, sizin yakınlık ihtiyacınızı ve birlikte olmadığınız zamanlarda ihtiyaçlarınızı göz önünde bulundurmadan, doğal olarak sunduğunuz keyif ve yakınlığın tadını çıkarabilir. Fakat olmadığınız biri gibi davranarak, diğer kişiye kendi şartları doğrultusunda sizinle olmanın ve dilediğinde gelip dilediğinde gitmenin iznini de vermiş olursunuz.
Unutmayın: Harekete geçmiş bir bağlanma sistemi tutkulu aşk değildir. Bir dahaki sefere biriyle çıktığınızda, kendinizi –sırf ara sıra mutlu olmak için– kaygılı, güvensiz ve takıntılı hissederseniz, kendinize bunun aşk değil de harekete geçmiş bağlanma sistemi olmasının muhtemel olduğunu söyleyin. Evrimsel anlamda gerçek sevgi iç huzur demektir. “Durgun sular derinden akar” sözü bunu anlatmanın iyi bir yoludur.
Birine bağlıyken nasıl daha bağımsız olabiliriz ki? Yetişkin bağlanmasının temelini tek bir cümleyle açıklamamız gerekseydi, bu şu olurdu: Bağımsızlık ve mutluluğa giden yola çıkmak isterseniz, öncelikle bağlanılacak doğru insanı bulun ve bu yolculuğa onunla çıkın. Bunu anladığınızda, bağlanma teorisinin özünü de anlamış olursunuz.
Reklam
Bowlby, özel birini seçtiğimizde güçlü ve genellikle kontrol edilemez güçlerin devreye girdiğini keşfetti. Ne kadar bağımsız olsak da bilinçli isteğimiz dışında yeni davranış biçimleri ortaya çıkmaktadır.
(...) Bu çalışma göstermiştir ki, iki kişi yakın bir ilişkide olduğunda birbirlerinin fiziksel ve duygusal sağlığını düzenler. Fiziksel varlıkları ve ulaşılabilir oluşları stresi azaltır ve çalışmanın da gösterdiği gibi bu durum kendini hipotalamusta belli eder. Hipotalamusun araştırmaya dahil edilip onunla özel olarak ilgilenilmesinin nedeni, beynin bu kısmının açlık, uyku, hormonlar ve otonom sinir sisteminden sorumlu olmasıdır; bu işlevlerin çoğu kontrolümüzün dışında gerçekleşir.
Bağlanma prensipleri bize insanların ancak giderilmemiş ihtiyaçları kadar muhtaç olduklarını öğretir. Duygusal ihtiyaçları karşılandığında –ne kadar erken o kadar iyi– ilgi dışarıya yönelir. Bu, bağlanma literatüründe “bağımlılık paradoksu” olarak geçer. İnsanlar bir diğerine ne kadar etkin şekilde bağlanırsa, o kadar cesur ve bağımsız olurlar.
Deneklerin kalp kırıklıklarını anımsarken çekilen görüntüler ile en üst düzeyde –dayanılması imkânsızın bir tık altında– fiziksel acı çektikleri görüntülerde beyinlerinin tam olarak aynı bölgeleri aktive olmuştu. (...) Dahası, gönüllülerin bu “dayanılması imkânsız”a yakın acıya sadece birkaç saniye maruz bırakıldığını hatırlayın. Kırık bir kalp ise saatlerce, günlerce, haftalarca, hatta aylarca şiddetli duygusal acıya neden olabilir.
Kalbimiz kırıldığı zaman başkalarının bize gösterdiği şefkatin ölçüsünü gerçekte bizim ne kadar duygusal acı çektiğimiz değil, onların ne kadar duygusal acı çekmemiz gerektiğine dair düşündükleri belirler.
1.553 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.