Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

zehra

Sabitlenmiş gönderi
İnsanın kendine verebileceği en acılı cezadır uykusuzluk. Dayanılması en zor olanıdır.
Reklam
İçimdeki insanlık enerjisinin bittiğinin, azaldığının farkındaydım. Konuşurken tökezliyor, dikkatimi fazladan harcıyordum. Zihnim, durmaya yakın olduğunun sinyallerini veriyordu. Ama son bir çaba. Son bir hareket gerekiyordu. İçimde kalan bütün insanlık kırıntılarını toplayıp birbirlerine yapıştırdım. Umarım idare eder, diye düşündüm.
Acı çektik bir süre. İstemedik kasabanın diğer tarafına geçememeyi, büyüdüğümüzde de normal insanların arasına kabul edilmemeyi. Ama alıştık. Sanki kendi tercihimizmiş gibi kabul ettik dışarıda durmayı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."
Kolay değildir yalnızlık. Öğrenilmesi gerekir. Tabii eşleri öldükten sonra otuz dört yıl evlenmeden yaşayan yaşlı kadınların yalnızlığı değil bahsettiğim. Daha çok benim gibi, kendini dünyada üzerinde yaşayan tek canlı olarak gören ve hisseden adamların yalnızlığından bahsediyorum. Böyle bir tercihin nedeni yıllarca düşünülse bulunmaz. Çünkü tek bir nedeni yoktur insanları reddetmenin. Uzun bir süreçtir. Dokuz yaşlarında başlar ve gerçekten yalnız kalana kadar devam eder..
Reklam
Ne yapmak istediğini bilmemek kadar acı verici bir şey daha yoktur. Ne istediğini bilememek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir...
Her zamanki gibi, yaşayan en şüpheci beyinlerden birine sahip olduğumdan, bütün sorular özenle her açıdan incelendikten sonra yanıtsız kaldılar...
Ben ondan ve hiçbir şeyden rahatsız olmazken, o dünyada sadece benden rahatsız olurdu.
"Kayra, "Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin. Ne kadar terk edersen o kadar ölürsün!" demiştik. Hatırlarsın... Seni Abidjan'daki otel odanda gördüğün rüyalardan uyandırdığım için pişman değilim... Ama bil ki, zihnin cehennemindir. Sonsuza kadar yaşayacak. Senin gibi. Öldüğünde ise, sen orada olmayacaksın ne yazık ki!"
Ne hayattan önce bir ölüm var, ne de ölümümden sonra hayat! Kinyas'tan sonra bir Kinyas yok! Ama Kin de var, Yas da! Onlar hep var. Ta ki bütün şehirler, okyanuslar tepsiden düşüp kırılana kadar..
Reklam
Yeryüzündeki en güvenli yerde olduğumu düşünürdüm. Hatta dünyanın dışında bir yerde gibiymişim gelirdi bana. Bildiğim en rahatlatıcı duyguydu. Bir insanın hissedebileceği en büyük huzur kaplardı içimi. Çölde bir kum tanesi. Çöle gömülü bir çocuk! Hiçbir şey istemeyen. Her şeyden korkan, hayattan midesi bulanan bir çocuk. Ve beklerdim orada öleceğim günü. Birilerinin gelip, "Sen öldün. Haydi gel!" demesini. Çünkü yapacağı hiçbir şeyi olmayan bir çocuktum.
"Ne yapmak istediğini bilmiyorsan, ne yapmamak istediğini düşün!" demeye çalıştım kendime uzun yıllar boyunca. Böylece ihtimalleri eleyerek bir ideal, bir amaç bulabilirdim. Hatta hayatın ne anlama geldiğini bulur, sözlüklere geçmesini sağlardım.
Herkes yattıktan sonra uykusuzluğu yeni yeni keşfeden bir çocuğun gece siyahtan laciverde dönene kadar kulaklıkla müzik dinlediğini, penceresinden vücudunun yarısını çıkarıp korka korka sigara içtiğini hatırlıyorum.
En büyük ve tek düşmanıydı kendisinin. Kendisinin arkasından konuşacak tek insandı yeryüzündeki.
"Anlat!" dedi. "Ne yaptın omzuna? Otelin müdürüyle konuşmasaydım polis çağıracaktı. Nasıl oluyor da kendine bu kadar kolay zarar verebiliyorsun? Bir makine değil ki vücudun. Böyle istediğin gibi biçemezsin kendini... Anlıyorum. Yukarıya, dünyaya geldiğin gibi gitmek istemiyorsun ama bu yaptığın da fazla tehlikeli." Kendi söylediklerine kendi gülmeye başlamıştı.
267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.