Hayatım boyunca en ağır vedaları hep bu şehirde Ankara'da yaşadım.. Şimdi de Ankara ile vedalaşma vaktim geldi istemeye istemeye yaşadığım vedalara bir yenisi daha ekleniyor bu gün. Kim bilir belki yine yolum düşer bu gri şehire belki yine severim bu şehri ve içinde ki insanları nereye gittiğini bilmeden yürüyen hep bir çıkış hep bir kaçış arıyan Kızılay'da, Tunalı'da, Bahçelievler'de' Keciören'in o dik yokuşlarında bir umut bir çıkış arayan o insanlar beni yine sever belki, yine aralarına alırlar onların arasına karışır bir çıkış ararım gideceğim yeri bilmeden yürürüm onlar ile. Ayrılıkların şehiri Ankara beni tekrar sarar kollarına bu sefer kavuşmak için tutar ellerimden uzak kalmak zorunda olduğum her şey ile kavuşturur beni. Şimdi gitme vakti gidiyorum bütün sevgimi, yarım kalmışlıkları, özlemleri, hasretleri, çocukça olan bütün heyecanlarımı, umutlarımı alıp gidiyorum Hoşça Kal Ankara...
Ben zamanı gördüm,
İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,
Bir mezar böyle kazılırdı ancak,
Yıldırımsız ve baltasız,
Bir orman böyle devrilirdi!
Ben zamanı gördüm,
Kaç bakışta bozdu hayalimi,
Ve kaç düşüncede!
Ben zamanı gördüm,
Şimşek gibi bir ânın uçurumunda.
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Bu arada şunu da bil;
İlk “seni seviyorum” derken dudaklarım titriyordu ama fark etmedin. İyi de oldu aslında, yalan söylüyorum sanacaktın belki, cesur değilim, içten değil ya da… ne bileyim, sanacaktın bir şeyler, her neyse ne işte…
Olabildiğince gerçekçi olmaya çalıştım bunu söylerken. Hep hoşlanmıştım daha önce, beğendiklerim de olmuştu ve hatta…
Çünkü ilk kez sevmiştim… O zaman söyleyemedim, şimdi bil istedim.
“seni seviyorum” derken dudaklarım titriyordu,
“sahiden bitti mi” derken sesim,
Bilmeni istediklerimi yazarken parmaklarım titriyor şimdi.
Bir yalvarış değil bu, yalnızca oku ve geç.
Sadece bil istedim…