İnsan her adımını mezardan uzaklaştırmak için atar, yine her adımında mezara bir adım daha yaklaşır. (Nitekim her nefesini hayatını uzatmak için alır. Yine her nefeste hayatından bir nefeslik zaman azalır.)
Dostlar arasında kalbin üzüntülerini saf bir biçimde göstermemek arkadaşlık adabından sayılıyor. Eğlence gibi hükümsüz şeylerde bile beğenmediğini ikiyüzlülükle beğenir gibi görünmek insanlık görevi sanılıyor.
İnsan uygarlık dünyasının lezzetlerine ne kadar alışık olsa da yine arada sırada ilk hali olan kırlarda oturma eğilimini bütün bütün aklından çıkaramıyor.
Ama eğer Atatürk, bugün mezarından başını kaldırsa da kurduğu laik Türkiye’de din adına şimdi yapılan spekülasyonları ve yüz kızartıcı oyunları görse, kahrından, bir daha ölür…
Rüyalarda, dünyaya karşı giydiğimiz bütün maskelere rağmen kendimizi olduğumuz gibi tanımayı öğreniriz... Onurlu insan rüyalarda suç işleyemez, ya da işlese bile doğasına ters düşen bir şey gibi bundan da dehşete düşer.