Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kübra N. BAL

Sabitlenmiş gönderi
Nilgün Marmara
Sonumun benzemesinden en çok korktuğum yazar olur kendileri . İntihar ettikten sonra , “ Şiir yazdığını bile bilmezdim . Bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı ” diyen eşine bir şiirinde ; “Yabancıların en yakınıydın sen! ” diye seslenmişti Nilgün Marmara . Anlatamamak değil ölüm . Ölüm artık anlaşılamamak . ” YABANCI EN YAKIN YABANCI SENDİN DAHA SÜRÜLMEMİŞKEN IŞIĞIN BİBERİ YARAMIZA , YASLANIRKEN BOŞLUKTA DURAN BİR MERDİVENE HENÜZ . GÜZDÜ SONSUZ BİR ÇÖLE TAKILAN BAKIŞIMIZ İLK YAZ DERKEN - KIŞI GÖZDEN KAÇIRAN YÜZLERCE ELLER YUKARI , SAYGI DURUŞLARIMIZ EN GÜÇSÜZ KOLLARA - ÇÖZÜLDÜ AŞKIN ZARİF İLMEĞİ BULANDI AYNALAR DURULUĞU ÇOK GİZLİ BİR GECENİN TOYLUĞUNDA BİLMEDİK ÇEKENİN YANLIŞ BİR UZAKLIK OLDUĞUNU ... YABANCILARIN EN YAKINIYDIN SEN !
Reklam
CANAVARLAR CEHENNEME GİDECEKMİŞ ; CEHENNEM YAPTIKLARI KÖTÜLÜĞÜ , MAHVETTİKLERİ HAYATI GERİ GETİREBİLİR Mİ ?
BAZI DİN GÖREVLİLERİ VE ...
Toplumda geleceğin habercisi konumunda olanlar , onunla hiç ilgilenmiyordu sanki . Aksine böyle yapmaktan zevk alıyormuşcasına , başlarını bir başka tarafa çeviriyorlardı sanki ...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Küçük kızın bir şeyden mahrum bırakıldığını ve mahrum bırakıldığı şeye bir babaya karşı duyduğu özlemin iyileştirilemeyeceğini sezinlemişti
Sayfa 76
Çağına ayak uyduramadığını hissediyordu .
Sayfa 79
Reklam
İçini hüzün kaplamıştı . gençlik çağının geri gelmeyecek şekilde sona erdiğini düşünüyordu .
Sayfa 52
Bir insanın elinden hayatı boyunca kendisini kandırdığı şeyi aldığınız anda mutluluğunu da bitirirsiniz .
Sayfa 9
Yine hatırlamalıyız ki, başımıza herhangi bir musibet gelmemesini istemek var olmamayı istemek demektir. Çünkü musibetler ancak bozu luşa tabi varlıkların bozulmasıyla meydana gelir; demek oluyor ki bozuluş yoksa oluş da yoktur. O halde musibetleri istemeyişimiz tabiatta oluş ve bozuluşu istemediğimiz anlamına gelmektedir. Tabiatta olanın ger çekleşmemesini istemek ise imkansızı istemek demektir, imkansızı isteyen amacına ulaşamaz. O halde bu tür kötü huylardan utanmalı, bu düzeye yani cehalet ve bahtsızlık düzeyine düşmekten sakınmalıyız. Çünkü bunlardan birincisi olan cehalet bayağılaştırır; [ 17] ikincisi olan bahtsızlık ise zillete yol açar ve böyle bir kötü hale düşmemiz başkalarını sevindirir.
"Ey İskender'in annesi! Oluş ve bozuluş kanununa tabi olan her şeyin yok olup gittiğini düşünmelisin. Senin oğlun bazı küçük kralların benimsediği ahlakı kendine layık görmezdi; öyleyse oğlun ölünce, sen de onların basit anneleri gibi davranma. İskender'in ölüm haberi gelince büyük bir şehir kurulmasını emret. İnsanların belli bir günde orada toplanmaları için Libya, Avrupa ve Asya'daki bütün ülkelere elçiler gönder. O şehirdeki toplantı, [15] yeme, içme ve eğlence günü olsun. Elçilere, başına bir musibet gelen hiçbir kimsenin senin bu davetine katılamayacaklarını duyurmalarını da emret. Böylece insanları hüzünlü matemlerine karşın İskender'inki sevinç ve neşeyle geçsin." Ne var ki, annesi oğlunun isteği doğrultusunda emir yayınladığı halde belirlenen günde hiçbir insan gelmedi. Bunun üzerine: "Önceden duyurduğumuz halde insanlar neden gelmedi?" deyince, kendisine: "Başına musibet gelen hiçbir kimsenin davetinize katılmamasını istediniz. Herkesin başına bir musibet geldiği için davetinize kimse kaul madı" dediler. Bunun üzerine İskender'in annesi şöyle dedi: "Ey İskender! Son dönemin ilk dönemine ne kadar da uygun. Senin ölümünle uğradığım musibetten dolayı beni en mükemmel şekilde te selli etmek istemişsin. Zira ilk musibete uğrayan ben değilmişim ve musibet de sadece bir insana mahsus değilmiş."
Reklam
Yine hatırdan çıkarmamalıyız ki, başkalarının ulaşabildiği her şey bütün insanlar arasında ortak olup bizim onlara ulaşmamız dan daha layık olduğumuzu göstermez ; o şey ona sahip olanın elinde bulunduğu sürece onundur. Başkalarının ortak olmadığı, diğerlerinin değil de yalnız bize ait şeylere gelince onlar bizim psikolojik güç ve de ğerlerimizdir.
Yine hatırda tutmalıyız ki, ortak menfaatlerden olup da elimizde bulunan her şey , nimeti yaratan şanı yüce Allah'ın bize verdiği bir emanettir ve o , dilediği zaman emanetini geri alıp istediğine verebilir
Anlatıldığına göre Atinalı Sokrat'a : " Neden üzülmüyorsun " demişler ; o da : " Çünkü ben kaybedince üzüleceğim şeyleri edinmiyorum " diye cevap vermiş .
Yitirilen her şeye gelen bir musibet, elde edilemeyen her şeyin yol açtığı bir hasret ve üzüntü, yok olup giden her şeyi görüp gözlemenin sebep olduğu bir hüzün ve sıkıntı, her güvenliğin sonunda da bir korku vardır. [23] Zira korkan kimsenin kafası meşgul, kalbi de huzursuzdur. Bu yüzden diyoruz ki, dışardan gereksiz şeylerle kendini oyalayanın ebedi hayatı yıkılır , fani dünyada yaşantısı stresle geçer , hastalıkları artar ve acıları dinmez.
250 syf.
·
Puan vermedi
642 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.