Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Betülettaa
Betülettaa
@bayanokur_
Özel Eğitim Öğretmeni
Kayseri
Kayseri, 26 Eylül
86 kütüphaneci puanı
1548 okur puanı
Ekim 2015 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Kitap tam bir ebeveyn ufku açma kitabı. Kitapta yer alan stratejilerle çocuğunuza ve onun beynine bakış açınız değişiyor hareketlerini daha hızlı anlayabiliyor ve problemin kaynağına inmekte hızlanıyorsunuz. Evet tek başına her şeyi halletmenizi sağlamaz tabi ki ama mutlaka okumalısınız listesine eklediğim bir kitabımız daha oldu sevgili ebeveynler.
Kitabın ana metni kırmızı kalemlerle altı çizilmesi gereken en önemli mesajı ise şu; “Çocuklarımızı duygusal olarak önemseyecek, onu önemsediğimizi ve onun yanında olduğumuzu ona hissettirecek ve onunla bağ kurduktan sonra onu yeniden yönlendireceğiz. Bunu yaparken beynin fonksiyonlarını bilmek bize büyük fayda sağlayacak.” Bunu bilen ve uygulayan anne-babaların sayısı arttıkça sağlıklı mental yapıdaki yetişkinlerin de sayısı artacak.
Bir eğitimci olarak tavsiyem bir gün anne-baba, ya da eğitimci olacakların mutlaka okuması yönündedir.
Genel olarak çeviri kitaplarda yaptığım gibi bunu da isim şeması çıkararak okudum çünkü aksi imkansız. Çok fazla karakter var ve hepsinin soyismi aynı :D Şaka bir yana isimleri karıştırmamaya başladıktan sonra olay akışı ve kitabı vermeye çalıştığı zamansız mesajlar neden klasik olduğunu kanıtlar nitelikte oluyor. Aslında hem zamandan hem mekandan bağımsız olarak konu genel itibariyle güzel işlenmiş.
5 kızı olan Bennet ailesinin kızlarını varlıklı erkeklerle evlendirme hayalleriyle başlıyor kitap. Mrs. ve Mr. Bennet’ın kızlarını bu erkeklerle tanıştırmak için çabalaması ve bunun etrafında dönen hikaye çok yoğun dolu dolu bir anlatıma sahip olmadığı için ara ara uyku öncesi okunacak bir kitaptı. Ama biraz daha derine indiğimizde geçenlerde tesadüfi karşıma çıkan bir yazıda yazarın da benzer durumlar yaşadığı ve kitabı da bu sebeple hiçbir kadının para ve statü için değil de sadece aşk evliliği yapmalarını savunmuş hatta dikkat edildiğinde kendisi sevdiğine kavuşamadığından ötürü kitaplarını mutlu sonla bitirdiği gözlerden kaçmamıştır.
Bu detayla da birleşince çok daha okunası ve içselleştirilebilen bir kitap oluyor.
Keyifli okumalar, kitapla kalın...
Uzun zamandır alanımda bilgisi olup da yazıya döken bir uzmanla karşılaşmamıştım. Ne yazık ki otizm ve daha da kapsamlı düşünürsek özel eğitim kimilerinin bilgisizliği, kimilerinin para hırsı yüzünden bir bilgi çöplüğüne dönüşmüş bulunmakta. Barış hoca ise nöroplay yöntemini ebeveynlerin de anlayabileceği uygulayabileceği şekilde “Bilimsel kelimelerle konuşursam daha çok şey bildiğimi düşünürler.” Diye düşünmeden anlatmış. Benim ebeveynlere nacizane tavsiyemdir. İnstagramda ne iş yaptığı bile belli olmayan insanları okumaktan ve kafanızı karıştırmaktansa kitaplara sığının derim. Keyifli okumalar, kitapla kalın…
Okur Takip Önerileri
2. dünya Savaşını konu alan okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Ben okurken sizden yoğun bir şekilde “Mutlaka filmini de izle.” önerisi aldım. En kısa zamanda filmini de izleyeceğim.
Kitabın ilginç taraflarından biri de anlatıcının ölüm meleği olması. Bu detay kitabı en güzel kılan taraf diyebilirim abartısız.
Kitap Hırsızı, bize Liesel isimli karakterimizin Himmel Sokağı'nda arkadaşlığı, dostluğu, aşkı, sevgiyi ve yeni ailesini bulmasından, en sonunda da Nazi Almanyasının elindeki her şeyi ondan çalmasından bahsediyor.
İkinci Dünya Savaşı'nın doruğunda Nazi Almanyasında bir küçük kız Liesel, trende kardeşi öldüğü esnada onları evlat edinecek olan üvey anne ve babasının yanına gitmektedir. Kardeşinin cenazesinde bir kitap bulan Liesel, onu hatırlamak için kitabı saklar. Kalacağı eve geldiğinde, üvey babası Hans Hubermann ona okumayı öğretir. Nazilerin kitap yakma töreninin ardından, Liesel ateşin altında kalan bir kitabı alarak saklar ve onu evine götürür. Bu esnada onu, üvey annesi Rosa Hubermann'ın bir müşterisi ve belediye başkanının karısı olan Ilsa Hermann görür. Liesel, belediye başkanının evini ziyaret ettiği bir gün, Ilsa ona muhteşem kütüphanelerini gösterir ve kitapları onunla paylaşmaya başlar. Ancak belediye başkanı bir gün Liesel'i görür ve evden kovar. Liesel, böylece okumaya karşı olan sevgisi nedeniyle, kütüphaneye gizlice gelip kitapları "ödünç" olarak alır ancak bu nedenden dolayı "Kitap Hırsızı" lakabıyla anılmaya başlar.
Bir sürü tarih kitabı okuyup Cumhuriyet’in kuruluşuna farklı gözlerden bakmışızdır, bu kez de babasını Kurtuluş Savaşı’nda kaybeden, şerbet, çörek satarak ailesini geçindirmeye çalisan serbetçi cocugun gözünden bakalim. Çocuklarin dünyasında her şey bu kadar toz pembeyken çocukların öldüğü savaşları bir de çocuk gözünden okuyalım. Bu mücadelelerde en çok zorluğu belki de onlar çekti. Belkisi de yok aslında evet onlar çekti.
Cephe yüzü kadar ağırmış savaşın arka planı
Baba yüzü gözleyen, her gölgeyi babasi sanan çocuklar,
Eşinin yoklugunda ailesini,kendisini korumaya çalisan anneler, hepsinin yaninda bir de milli mücadeleye destek olma çabasi...
Gidenler gelmiyor, gelenler yarim, kalanlar hep eksik...
1919'dan baslayip Cumhuriyet'e uzanan süreç. Düsman isgalinden bağımsızlığa giden yol. Bu yola tüm benliği ile eşlik eden yüreği baba hasreti ve Ata sevgisiyle dolu bir çocuk...
Sermin Yasar'in öyküsel anlatimina İlber Ortaylı’nın bilgisi destek oluyor. Öyle güzel noktalara değinmişler ki hem heyecanınız devam ediyor hem de tarihle yeni yeni ilgilenmeye başladıysanız Kurtuluş Savaşı ile ilgili çok güzel bilgiler ediniyorsunuz. Kalemlerine sağlık, kitapla kalın kitap dostlarım.
Küçük Kara Balık kitabı bir dönem ülkemizde yasaklanmış(ki bence çok saçma), halen İran'da yasak kitaplardanmış. Nedeni ise kitabın, şartları kabullenip uyum sağlamak yerine direnmeyi ve sorgulamayı teşvik etmesi. Yazarın ölümü de halen gizemini koruyor diyebiliriz.
Çocuk kitabı olarak piyasada bulunsa da çocuklar kadar bizleri de cezbedecek yaşı ve tek bir kitlesi olmayan kitaplardan biri. Konusuna gelirsek de;
Yazar bu kitabında, bir ırmakta yaşayan küçük kara balığın, denize, özgürlüğe ulaşma çabasını ve yeni yerler keşfetme merakını anlatıyor. Küçük kara balığın çevresindeki baskılara, tutucu düşünce yapısına karşı gelip, karşılaştığı zorluklara rağmen pes etmeyerek amacına ulaşmasını ve bütün balıklara yol göstermesini anlatıyor.
Kitap isminden dolayı herkesin yeterince önyargısına maruz kalmış ben önyargılı davranmayım diyip okumaya başladığım bir kitaptı. Ama ilk sayfadan 90 yaşında bir adamın bakire kız arayışını okumak acaba mı dedirtti. Kitabın sayfaları ilerledikçe o Marquez’in güzel betimlemeleriyle karşılaşmayı bekledim ama nafile. Kitap sanki “Ben refah düzeyine ulaştım, nobel ödülüm var ne yazsam okuyacaksınız.” havasıyla kaleme alınmış gibiydi bu beni üzdü açıkçası.
Genel anlamda içeriğinde alt metninde beni doyuma ulaştıran bir kitap olmadı Marquez tarzının dışına çıkmamalıymış
Kitap okumadan önce hakkında hep çok şey duyulan ama asla gerçeğini okumadan idrak edemeyeceğimiz bir kitap.
Kitapta geçen 7 kutsal kuralın zamanla değiştirilmesi, makam mevki eline geçirenlerin gücünün zehirlemesiyle kutsallara bile dokunabileceğini gösterir. Bakınız kitapta sıkça vurgulanan "Yedi Emir" apaçık bir din eleştirisi.
Bazı klasikler sadece klasik olduğu için bile önyargılı olup sıkıcı olduğunu düşünen bir kitle mevcut. Ama bu kitap için bunu söyleyen okumadan yorum yapmıştır derim. Kendime bu konuda bir misyon edindim tüm dünya klasiklerini okumak istiyorum. Uzun lafın kısası, gelelim bu kitapla ilgili yorumuma;
Kitap çevrenize, dünyaya bakışınızı değiştiriyor diyebilirim. Ama bunu sadece bu kitap için değil bir Dostoyevski hayranı olarak her kitabı için söyleyebilirim. Yazar insanın iç dünyasını yansıtıyor kelimeleri ve cümleleriyle. Yazarın kaleminin cesareti tartışılmaz. Okuyucuyu içine çeken bir cesaret bu. Okurken “Bir yazar kitaba nasıl böyle başlar?” diyerek başlıyorsunuz. Bu kitap yazarın felsefeye giriş yaptığı ilk kitabı bu yüzden cevap vermeyen bolca soru sorduran tarzına alışsanız iyi olur. Kendisiyle o kadar çok mücadele eden bir adam var ki bu kitapta, ben bu adamı daha çok bir insan gibi görüyorum. Yani adamlık kalıplarından arınmış, insan olarak karşımızda duran birisi bu. En doğal haliyle.
Hepinize keyifli okumalar umarım siz de benim kadar seversiniz.
Merhabalar, benim gibi tiyatro eserlerini kolay kolay okuyamayan arkadaşlarıma güzel bir önerim var. Kaleminden şüphe etmeyeceğiniz yazarın tiyatro eserini okuyun bakış açınız değişiyormuş.
3 bölümün de alt bölümleri mevcut. Kısa kısa hayatın içinden öyküler diyebiliriz. Özellikle Kağnı kısmında bazı hikayelerin sonu çok belirsiz bu da devamını okuma isteği uyandırıyor. Hayal gücüme kaldığında işin içinden çıkamadım ben. Yalnız kitabın son kısmındaki tiyatro eseri Esirler beni okurken en çok heyecanlandıran kısım oldu. Ölüme ve aşka dair konuşmalar o kadar etkileyiciydi ki, inanılmaz bir zevk aldım o satırları okumaktan. Esirler 3 perdelik tek bir oyun. Karma bir kitap olması size de renk katıyor.
Ali’nin yazım dili çoğunlukla sade ve anlaşılır olduğu için hiç zorlanmayacağınız betimlemeleri hayranlıkla takip edeceğiniz bir eser.
Yazarın ilk kitabından beri ilgiyle takip ediyorum ve her okuduğum kitapta diyorum ki; “Bu sefer burada şunu geliştirmiş, bunu değiştirmiş.” Bu da yazarın gün be gün kendine bir şeyler katarak ilerleyen, her zaman ne satar diye düşünüp aynı şeyleri yapmayan biri olduğunu gösteriyor bana. Yeni keşfettiğim her yazarda buna özellikle dikkat ediyorum çünkü bir yerde baktığımızda bizim için kültleşmiş eserler bir zamanlar birilerinin yeni keşfettiği yazarlardı. Kitaplığımdaki kitapları miras olarak gördüğüm için “Mirasıma nadide bir parça daha ekledim.” diyebilirim.
Gelelim kitabın içeriğine;
Öncelikle kısa bir öykü olması size kitabı hemen bitirebilirim hissi veriyor ve yanılmamış oluyorsunuz. Ne ara başladım ne ara bitirdim ben de hatırlamıyorum. Kitap güçlü, hep kazanmış, gözde insanları değil de kaybedenleri, hala benliğini arayanları, umudunu yitiren aşıkları anlatıyor.
Aslında şöyle diyebiliriz insanların en beklemedikleri yerden yedikleri darbelere atıfta bulunan bir öykü. “Bu kadar depresif konulu şeyler okumam.” Diyen birçok kişi vardır eminim. Evet efendim sizlere de şunu demek isterim:
“Hiç haberiniz var mı bilmem ama dünyada sizin filtrenize takılmamış kadın ve bebek c*nayetleri her geçen gün ş*ddetini artırarak yaşanıyor. Çıkarın o toz pembe gözlüklerinizi, toz pembe bakmak için bu dünya çok fazla gri.”
George Orwell’la bu kitapla tanıştıysanız -ki bu neredeyse imkansız- sevebilirsiniz. Fakat siz de benim gibi iki büyük şaheserini okuduysanız bu kitap sizin için az yoğun ve sıkıcı gelecektir. Orwell’ın mizahi yerişlerini, otoriteyi eleştirmelerini okumak, taa o zamanlarda kaleme aldığı olayların bugün yaşanıyor olması hep ilgi çekici olmuştur
Bir Özel Eğitim Öğretmeninin gözünden yazılmış, üstün yetenekli öğrenciler hakkında daha fazla bilgi sahibi olabileceğiniz hatta velilerinize de tavsiye edebileceğiniz güzel bir kitap olmuş. Bu tarz kaynak niteliği taşıyan kitapları kütüphanemde bulundurmayı çok seviyorum. Tavsiyemdir efendim
Doğan Hoca’nın sohbet tadındaki kitabında neler bulabiliriz?
Kötü diye nitelendirilenlerin kötü değil kötülüğe teşvik edilmiş insanlar olduğunu,
Ben değil biz olmayı,
İlgi alanı ve etki alanı kavramlarını,
İnsanın yaşamdaki anlam arayışını,
İnsanın özünü keşfetmesinin önemini,
Kimse için değil kendimiz için adil olmayı,
Korku kültürü ve vicdanın farkını,
Hayatı anlamanın tek yolunun onu keşfetmekten geçtiğini bulabiliriz.
Peki bize neler söylüyor hocamız:
- Çıkar için sevmek zararlıdır.
- Korkuları sevgiye dönüştürmek lazım yoksa hayat çekilmez olur.
- Keyifli olmak için kimseye ihtiyacımız yok kendimiz olalım yeter.
- Hüzünlenmeyen insan eksiktir.
- Neyi değil, nasıl söylediğin önemli.
- Kendinize vakit ayırın ve mental olarak güçlü olun.
- Çocuklarınıza sorumluluk vermekten kaçmayın.
- Hayvan ve çocukları öldürmeyin.
- İnsanın kendini ve kötü taraflarını bilmesidir asıl bilgelik.
- Özgüven başarıya götürür.
- Eşinizi dediklerinizi yapıyor diye değil, yoldaşınız olduğu için sevin.
- Yabancı bir dil öğrenin.
- Hem ilk hem son gününüzmüş gibi yaşayın.
- Her kültürden 10 klasik okuyun diyor.
Veeeee kitabın sonunda kitap, şarkıcı ve film önerilerinde bulunuyor.
O kitap önerilerine ulaşmak için 1000kitap.com sitesinden beni takip edebilirsiniz.
Peyami Safa çoğu insanın eserlerinin adını ezbere bildiği fakat ne anlattığından haberi olmadığı bir yazardır. Bu durum yüzeysel ve ezberci eğitim sistemimizi tokat gibi çarpar yüzümüze fakat herkes diğer yanağını çevirmeye çok alışkındır.
Kitaba gelirsem; psikolojik tahlillerine ütopik yaklaşımına hayran kaldığım bir kitap oldu. Bu sene tekrardan okuduğumda dedim ki evet bu kitabı daha fazla insana önermeliyim.
YALNIZIZ; yoğun melankoli, dram, trajikomik ve tabi ki yalnızlık içeren bir eser. Bizim de hiç böyle şeylere bağışıklığımız yokmuş gibi kitaplarını da okuyalım dizilerini de izleyelim değil mi? Seviyoruz acı çekmeyi zahir.
Samim baş kahramanımız ve kendisi ütopik bir şehir hayal ediyor adı da “Simerenya”. Samim aşık hem de çocuğu yaşındaki hatta belki de çocuğu olan Meral’e. Samim çok zeki Meral’in her hareketini o kadar iyi tahlil ediyor ki görmeyin a dostlar. Meral ise Paris sevdasında olduğu için toplum tarafından “Kötü kadın” olarak yaftalanmış. Her yanlış kararlar veren genç kızın olduğu gibi Meral’in de bir arkadaşı var Feriha. İkisinin ortak amacı kendilerine Paris’te bir yaşam sunacak zengin ve yaşlı kocalar bulup refah içinde yaşamak.
Kitapta eleştirebileceğim tek nokta da bu zaten erkekler çok zeki (Meral’in bir bakışından 15 ihtimal çıkarıp onu tahlil edebilecek kadar.) Kadınlar ise aptal, koca ve para düşkünü. Ama gel gör ki bunlar hayatımızda olmayan insanlar değil. Olmamasını arzu ettiğimiz insanlar. Kendi değerinin farkında olan kadınlarla dolu bir dünya dileyerek incelememi bitiriyorum. Tavsiyemdir. Kitapla kalın
