döve döve demokrasiyi yerleştiriyorlardı!.. kim kendilerinden farklıysa, kim çoğunluğa göre yaşamak istemiyorsa, onun kafasını kalın tahta sopalarla kırıyorlardı.
sonra, onlar vurdu biz büyüdük... biz büyüdük onlar vurdu...
ben bu ülkede, hep gitmekle kalmak arası yaşadım... doyasıya sevmekle, bütün varlığımla nefret etmek arasında gittim geldim...
bu ülkeyi anlamak ve ona bağlanmak istedikçe ona hep yabancı kaldım; hep aykırı, hep düşman...
onu en çok ben tanıyordum ama ilk anda gözden çıkarılacak olan yine bendim... ona en çok ben üzülüyordum ama yine de sığıntıydım burada sonuna dek...
"bu öküzün adı fugui. sadece bir ismi var." diye yanıtladı.
"ama sen az önce birkaç tane daha isim saydın."
...
"tarlayı yalnız başına sürdüğünü anlamasından korkuyorum, bu yüzden onu kandırmak için birkaç tane isim sayıyorum. etrafında, diğer öküzlerin de onunla beraber tarlayı sürdüğünü duyunca üzülmez, daha verimli çalışır."
anayasa'nın dediği gibi, herkes hür ve eşit doğmaz ama herkes eşit hale getirilir. her insan diğer herkesin suretidir; o zaman herkes mutlu olur çünkü sinmelerine yol açacak, kendilerini kıyaslayacak dağlar yoktur.
"düğmenin yerini fermuar alır ve insan şafakta giyinirken düşünmeye, felsefi düşüncelere dalmaya ve dolayısıyla da melankolikleşmeye ayıracak bir saat bulamaz olur."
"eh, sonuçta tek kullanımlık mendillerin çağı bu. burnunu bir insana doğru sümkürürsün, kağıt mendille silersin, mendili atıp sifonu çekersin, sonra bir başkasına uzanırsın, sümkürürsün, silersin, sifonu çekersin..."
henrietta'nın kollarına, bacaklarına, cansız gözlerine bakmamak için başka yerlere bakıyordu. gözleri birden ayaklarına kaydı ve yutkundu: henrietta'nın ayak tırnakları yer yer dökülmüş olsa da parlak kırmızı renkte ojeyle boyanmıştı.
Marry bana yıllar geçtikten sonra, "o ayak tırnaklarını gördüğümde neredeyse bayılıyordum," dedi. "aman tanrım, bu gerçekten bir insan, diye düşündüm. onu banyoda oturmuş tırnaklarına oje sürerken hayal ettim ve ilk defa, bu kadar zamandan beri üzerinde çalışıp dünyanın her yerine gönderdiğim hücrelerin canı olan bir kadına ait olduğunu algıladım. daha önce hiç böyle düşünmemiştim."