-ben bir patriğim! İnsanları tanımak isterim!
-ne yapacaksın tanıyıp!
-onlar Tanrı'nın kullarıdır. Tanrı'nın kulları değerlidir, kıymetlidir.
-onun için mi tapınakları tıklıyorsunuz?
-evet! Sadece tapınakları değil, içindeki putları da yıkıyoruz! Fakat gerçek putlar insanların kalbindedir, onları yıkamıyoruz!
_ne demek istiyorsun?
-Dünya sevgisi dir ,en büyük put! İnsan onu kalbine koyar ; kalp artık onun değildir, Dünya sevgisi onu esir alır!
-köle gibi mi yani?
-evet köle gibi. Bedeni köle olanlar , birgün azad edilebilirler. Ama gönlünü, kalbini ve ruhunu Dünya sevgisine esir edenler zincirlerin en büyüğüne esir olmuşlardır,işte gerçek esaret budur evlat...
“Uykuda veya uyanıkken düşüncelerinizi işgal edebilmek ne büyük saadet!
Bir derdiniz varsa ve beni sizi o dertten kurtarmaya layık görseniz, şüphesiz dünyanın en mesut insanı ben olurdum.”
Necmi gülerek.
— Ben başkayım.
— Ben de başkayım. (Fatma'ydı bu.)
— Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor.
Her şey bizim çevremizde dönüyor...
Bastırılmışız, sindirilmişiz, susturulmuşuz, gergin siyasi dönemlerden geçmişiz, ekonomik krizler, küresel çatışmalar, kişisel sorunlar ve bu fırtınaların tam da ortasında kendine pay çıkarmak isteyen paragöz sektörlerin ortasında kalmışız. Dünyadan haberi dahi olmamış toplumun büyük bir kısmı, vaktini komşusuna, sınıf arkadaşına, dolmuşta gördüğü kişiye âşık olarak geçirmiş. Başlar eğik, üç kuruşa fabrikada çalışırken az ileride çalışan diğer kıza âşık olmuş. Başka gündem yok, elalem çamaşır makinesi icat ederken biz "Yoruldum artık be hayat!" diye türküler yakmışız. Birileri Hadron çarpıştırırken biz iki aşığın hikâyesini anlatan filmlere dalmışız. Gâvur eller simetri prensiplerinden fizik kanunu türetirken biz "Sen olmazsan ben yaşayamam!" diye arabesk şarkılar söyleyip verem olmuşuz.