ilgim azalmıştı. çevremdeki renkler, soluksuz çektiğim sigaramın dumanından farksızdı. bu durumdan kaçabileceğime olan inancımı kaybetmiştim ve bu ilk değildi. diğerlerinin aldığı tadı merak ediyordum. yüzlerindeki mutlulukla, sanki benim çözemediğim bir şeyleri çözmüş gibiydiler. bilmediğimi düşündüm. eksik kaldığımı.. sık sık düşünürdüm aslında.
hayatımın en pespaye günlerini yaşarken soluk renkli bir şehirde, çok tuhaf bir şekilde bu zamana ait olmadığımı fark ettim. sanki filmin en sıkıcı sahnesindeyim, sanki şarkının son on beş saniyesindeyim.
bir köyüm olsa da gitsem;
bir ağaç altı bulsam da otursam, bir uzaklaşsam, kaçsam, kaybolsam derdindeyim.
yorgun atların hep düşlediği kenti ben kurdum hayattayım, henüz yirmi yaşındayım. birkaçımız öldü ama heyecan var hâlâ. olgun göz kapaklarından düştüm, yine ayaktayım.