"Merhamet istemiyorum, hiç kimsenin acımasına ihtiyacım yok, merhamet de zulmün bir parçası; ne çocuğuma acıyın ne bana. Merhamet zulmün merhemi olmaz."
Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.
Ne ellerim bağlıydı ne de ağzıma bir şey tıkanmıştı ama yine de kendimi bir tutsak gibi hissediyordum. Bilinmezliğe yapılan zorunlu bir yürüyüşün kurbanıydım.
Her sabah dünya yeniden kurulur! Her sabah şartlar yeniden oluşur. Her gece kader ihtimalleri yeniden düzenler. Dün yapılamayan bugün yapılabilir hale gelebilir. Bugün mümkün olan yarın olmayabilir. Her gün yeniden ihtimallere "yoklama çekmek "gerekir ...
"Kendi yazgısını elinde tutamayan, kendini yönetenleri sorgulamayı aklından bile geçirmeyen araba beygiri Boxer, 'kendi kuvvetlerinden haberdar olmayan yavrular'ın en çarpıcı örneğidir. 'Daha erken kalkacağım, daha çok çalışacağım... Napoleon her zaman haklıdır!' demekten asla vazgeçmez. Ama sonunda, hastalanıp ıskartaya çıkarıldığında, at kasabını boylamaktan kurtulamaz. Kendisini ölüme taşıyan arabanın içinde, kapıya attığı umarsız çifteler, tüm hayvanların yitip giden umutlarını da yankılandırır.
Özgürlüklerini savunamayanların ödedikleri bedel ağırdır. Özgürlük, değerli olduğu ölçüde kırılgandır da...
Artık Hayvan Çiftliğinde yılgı ve korku kol gezmektedir. Kitabın başlarında “Bütün hayvanlar eşittir” diyen Koca Reis’in bu sözü garip bir değişikliğe uğramıştır: “ Bütün hayvanlar eşittir; ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir.” Bir baskı biçiminin yerini, başka bir baskı biçimi almıştır. Hayvanların eski efendileri insanlar ile yeni efendileri domuzlar, Çiflik Evi’nde, bir şölen sofrasının başında toplanmışlardır. Çiftliğin ezilen hayvanları korka korka Çiflik Evi’ne yaklaşır, yüzlerini cama dayayarak içeride olup biteni izlemeye koyulurlar: Tombul yanakları attığı kahkahalardan mosmor kesilen Bay Pilkinton, kadehini zafere kaldırır ve “espiri”yi patlatır: “ Siz aşağı kesimlerden hayvanlarınızla uğraşmak zorundasınız; biz de bizim aşağı sınıflarımızla uğraşmak zorındayız!” Dışarıdaki hayvanlar, tam osırada, içeridekilerinin yüzlerinde bir tuhaflık sezerler. İnsanlar ile domuzları ayırt edememektedirler. İnsanlar domuzlara, domuzlar insanlara dönüşmüştür...