“Elinin değdiği kapı tokmağını öptüm, dairene girmezden önce fırlatıp attığın bir puro izmaritini çaldım ve onu, dudakların değmiş olduğu için, kutsal bir nesne saydım.”
Seni
yalnızca bir defa olsun görmek, yalnızca bir defa sana rastlamak, yalnızca bir defa daha bakışlarımla
uzaktan olsun yüzünü kucaklayabilmek, tek arzumdu.
Yalnız başıma evde oturuyordum, saatlerce, günlerce ve
seni düşünmekten başka hiçbir şey yapmıyordum, sana ait yüzlerce küçük anıyı, her karşılaşmayı, her
bekleyişi kendim için yeniliyordum, bu küçük olayları birer tiyatro oyunu gibi kendime oynuyordum.
Ve işte o yüzden, yani bir zamanlara ait her saniyeyi kendime sayısız defa tekrar ettiğimden, bütün
çocukluğum belleğimde öylesine yakıcı bir anı olarak kaldı ki, o geçmişe karışan yıllara ait her
dakikayı sanki daha dün kanımda dolaşmış gibi sıcak ve canlı hissedebiliyorum.
Ben, bütün o zaman boyunca yalnızca sende yaşadım.