suat derviş'in ilk okuduğum kitabı çılgın gibiydi. bana biraz yavan gelmişti açıkçası. okuma grubumuzdaki arkadaşların da tavsiyesiyle istanbul'un bir gecesini okumaya başladım. "durum edebiyatı" olarak ifade edilen; aynı olay çerçevesinde birbiriyle kesişen hayatların, o anki yaşadıklarını okumak çok keyifli. bu tip anlatımları sinemada da hep sevmişimdir. tabi suat derviş bu anlatım tekniğini 1930larda deneyerek, Adalet Ağaoğlu'na (Bir Düğün Gecesi) ve belki daha pek yazara öncülük etmiş. kullanılan teknik dışında yaratılan karakterler de çok gerçekçi ve başarılı. hiçbir karaktere de kızamıyoruz. çünkü yazar hepsine eşit mesafede yaklaşmayı başarabilmiş; kimseye kızmıyor, yargılamıyor. herkes dönemin koşullarında, eğitim ve maddi durumları nispetinde yaşam mücadelesi veriyor. istanbul'un bir gecesinde; veremli, parasız bir anne kaza geçiren oğluna kan parası ararken; başka bir kadın yasak aşkının düğününe giderken özenle diktirdiği elbisesinin yetişmesi için sabırsızlanabiliyor. bütün bunlar olurken parasız büyüyen ali; okuyarak, çalışarak kendisi için kazandıklarının yanında birine yardım etme hissiyle bir gecede başka biri olarak doğabiliyor.