Siz bildiğiniz engeli koyun önümüze; biz bu dünyayı işte böyle seve seve yaşarız. Ah birazcık şair olsam, birazcık şiir yazmak gelse elimden, bu duygularımı seslendirebilsem!
Ben diyorum ki, aydınlık dostlarının politikası yoktur; ama düşmanlarının vardır. Bu yüzden, tıpkı ateşi çalan, Prometheus gibi, sürekli yenilirler. Yenildim ben de. Gayet açık. Zaman içinde kazansalar da, yenilirler.
Hayata yönelik tutumumuzun değişmesidir. Kendimizin de bunu öğrenmesi ve dahası umutsuz insanlara hayattan ne beklediğimizin önemi olmadığını, önemli olanın hayatın bizden ne beklediği olduğunu öğretmemiz gerekir. Hayatın anlamını sorup durmak yerine kendimizi her gün ve her saat yaşam tarafından sınanan insanlar olarak düşünmemiz gerekir. Cevabımız sözle ve meditasyonla değil, doğru eylem ve doğru tavırlı olmalıdır. Hayat, nihai olarak sorunlara yönelik doğru cevaplar bulmak ve her bireyin sürekli karşısına çıkardığı görevleri tamamlamaktır.
Hayatımda ilk defa, birçok ozanın söylediği, onca düşünürün nihai bilgelik olarak öne sürdüğü hakikati gördüm. Hakikat şuydu; sevgi, insanın ulaşabileceği en yüksek ve en büyük hedefti. O anda, İnsan şiirinin, insan düşünce ve inancının ayırt ettiği en büyük sırra haiz oldum: İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir. Elinde hiçbir şeyi kalmamış bir insanın dahi, kısacık bir an için bile olsa, sevdiğine ilişkin düşüncelerden nasıl mutluluk duyabileceğini anladım.
"Baksanıza, eller aya gitmeye hazırlanıyor, biz hala yaya yollarda, tozun toprağın içinde ömür tüketiyoruz! Kitap dergi okumazsak, gerilikten nasıl kurtuluruz? Alın çocuklarınızı, kitaplığa gelin. Bekliyorum sizi" diyorum.
Mustafa Bey çevrede bakınan çocuklara adlarını soruyor.
Söylüyorlar: Zekiye, Ramazan, Fatma, Güssün, Mevlüt, Dudu,
Kadir, Pınar, Zehra. " Koyup gidenler nurda yatsın; bunlar ne
güzel adlar böyle?" Onları sofraya çağırıyor: "Gelin, sıkışın aramıza! Gönlün sığdığı yere köy sığar!" diyor. Çocuklar kitaplara binip kimi kapıdan, kimi pencereden uçup gidiyor. Yeryüzünde sis kalmıyor. Kar, güneşli bir havada yağmayısürdürüyor.
Çocuklar Ulaşlı'nın üstünde belki yüz yirmi kez dönüyor ellerinde resimli kitaplarla.