Sonun, başın, ortanın biribirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır. Malınızı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
"Bir zamanlar kediymişim ben Halûk. Sonra, herhalde kediler arasında işlenebilecek en büyük suçu işlemişim ki dünyaya bir daha gelişimde insan olmak cezasına çarpılmışım..."
"Ölümü geciktirmeğe çalışanlar arasına girerken her türlü korkudan arınmalı, umut değil güven kuşanmalı / Bu kapıdan içeri girenin umudunu Tanrıya bağlaması, kendini hekimlere teslim etmesi gerekir / Korku ile umudun bir arada yönettiği bu dünyada ilk korkularınızla ilk güvencinize yeniden kavuşacaksınız..."
İnsan, sevgi görmüş ya da görmemiş olabilir ama önemli nokta, sevgi gördüğü ya da görmediği yolunda beslediği düşüncedir. Bu konuda analar babalarla çocuklarının düşündükleri pek ayrı olabiliyor. Önemli olan da "görülen" değil, "görüldüğü düşünülen" sevgi oluyor.
Tuzaklar ve pusularla dolu bir dünya, kestirme yolları, kısa zamanda tamamlanabilen projeleri ve hemen ulaşılabilen hedefleri destekleyip ödüllendirir. Böyle bir dünya "bütün bunların anlamı ne" türünden düşünce ve endişelere engel olurken, şimdi eğlen sonra öde tutumunu da teşvik edecektir. Sanki tespih tanelerini bir arada tutan ip kesilmiş ve taneler her yere dağılmış gibidir, dolayısıyla artık hangisine önce el sürüldüğünün önemi yoktur, en "rasyonel hareket tarzı, en az gayret ve gecikmeyle yakalanabilecek olan en yakın tespih tanesini yakalamaktır.