"Bu ülke sensin, Amani." Artık daha alçak sesle konuşuyordu. "Sen buradaki her şeyden daha canlısın. Ateşle barut gibisin ve bir parmağın her zaman tetikte."
Bir kez daha yüzünde o gülümseme belirdi. Bende hain gözleri olabilirdi ama Jin'in de, koca imparatorlukları düşmana teslim edebilecek bir gülümsemesi vardı.
Gençlik, diye düşündü Rin, güzelliğin bir mübalağası. Bir filtredir; kişinin eksikliklerini gizleyebilir, en sıradan özellikleri bile vurgulayabilir. Ama gençlik olmadan güzellik tehlikeliydi.
Bryce. Onun Bryce'ı. Arkadaşı ve... sahip oldukları her şey bundan daha fazlasıydı. Bryce onundu ve Hunt da onun. Ve Hunt bunu ona söylemeliydi. Comitium lobisinde onun için önemli olan ve daima önemli olacak tek kişinin o olduğunu ve onu tekrar bulacağını söylemeliydi. Bin yıl sürse bile onu bulurdu ve Sandriel'in onunla alay etmek için yaptırdığı her şeyi yapardı.
“Tüm bunların yanlış bir yol olduğunu fark ettim. Ama sen ve ben, Bryce... Sen, yanında son bulmak istediğimsin. İstediğim, seninle bir hayat. Benim kahrolası yolum sensin.”
Aynı anda iki farklı hayat yaşamak mümkün müydü? Kaderinde çakışmak olan iki amaca birden sahip olmak? Bir elle yalanlar dokurken diğer elimle dokuduğum yalanları sökmek?