Kendini beğenmek insanın Özünde yaratılışında olan bir hastalıktır. Insan yaratıkların en zavallısı cılızıdır öyleyken en mağruru da odur. Şurada dünyanın çamuru ve pisliği içerisinde oturduğunu, evrenin en kötü, en ölü, en aşağı katında, göklerin kubbesinden en uzakta üç cinsten yaratıkların en kötü halleri ile birlikte, dünya evinin en alt katına bağlı ve çakılı olduğunu bilir, görür ve yine hayaliyle, aydan yukarılara çıkıp gökleri ayaklarımın altına indirmek sevdası ile yaşar. Aynı hayal gücüyle kendini tanrıyla bir görür; kendisine tanrısal özellikler verir; kendini öteki yaratıklar sürüsünden ayırıp kenara çeker, arkadaşları, Yoldaşı olan varlıklara yukarıdan bakar
Tekamül, gelişim için uzun bir süreçtir, tek seferde, yani bir yaşamda tamamlanamaz, bu sebeple yaşamlar boyu, dünyaya geliş-gidiş formu olarak sürer. Tekamül, en yoğun formdan başlar ve en latif (ince) titreşimde sona erer.
Genel görünüşte bir insan, nefsen arınarak yükselebileceği en üst makam olan "İnsan-ı Kamil" ile tekamülünü tamamlar.
İnsan-ı Kamil denilen makam, ruhunu, yani özünü bulmuş olan insan için tanımlanan Rab titreşimidir.
Inisiyetik geleneğe göre cinsel birleşme, tek eşle olmalı ve sadece üreme için kullanılmalıdır. Bunun dışında kullanılmayacağı için güç birikimi Kundalini enerjisinin yukarıya doğru sarmal yükselme hareketini ve uyanışını başlatacaktır.
Kundalini, yaratım kitabının ayetlerde işaret ettiği yaşam ağacıdır. Gnostiklere göre "yaşam ağacı" Kundalini'dir ve "iyi ile kötüyü bilme ağacı" da menidir. Iki ağaçta Tanrı'nın bahçesindendir. Aden'in 4 ırmağı erkeğin ve kadının güçleridir. Yaşam ağacı, Aden'in bu dört ırmağının ortasında bulunur.
Gnostik felsefe; klasik din veya şekilsel inançların gerçeğe ulaşmasında yetersiz kalacağı, hakikat bilgilerinin psişik/ruhsal liyakatla elde edilebileceği, ruhun ölümsüz olduğu ve insanda hapis olduğunu, bundan kurtarılması gerektiğini, hakiki yaşamın fizik değil, ruhsal olduğunu, fizik yaşamın evrensel dualitenin yansıması olan bir yaşam olduğunu, ruhen ya gelişmiş bir insanın tanrısal güçlerle sezgiyle irtibat kurarak insanlara evrensel bilgi verebileceğini savunmaktadır.
Kıble sözcüğünün kadim kökeni Ana Tanrıça Kibele'den gelmektedir. Kibele'nin (Yun.Kybele) isim olarak değişime uğramış versiyonu da günümüzde kızlara konulan Sibel ismidir.
" Ve biz ona şah damarından daha yakınız! "
Şah damarından yakın olan tanrısal değer insana kalbindeki vicdanından konuşan, başka İnsanların duyamadığı; sadece kişinin kendi içinden duyabildiği eşsiz sestir!
Burada insanlara verilen tanrısal mesajda; 'Vicdanını kıble edin, gerçek kurtuluş; kalbinden gelen Rabb'in sesine uymaktır.' denilmektedir.