“Bana öyle geliyor ki hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek. Bak bunu yapabiliriz ve ancak bu takdirde irademizi tam bir şey yapmakta kullanmış oluruz…”
“Hayat beni sıkıyor…” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar… Hele kızlar… Hepsi beni sıkıyor… Hem de kusturacak kadar…”
“Bir zamanlar senin son kurtuluş umudun olduğumu söylüyordun. Hayattaki tek umudun. Şimdi durumlarımız değişti. Bana ayıracak vaktin yok. Pekâlâ. Ama kendini savunmaya çalışma. Açtığın yaraya bir de zulüm eklemekten başka bir işe yaramaz.”
“Senin için küçük sevimli… bir salon biblosundan öte bir şey olmadığımı biliyorum. Toy olduğumu biliyorum. Şımarık olduğumu da. Sıradan olduğumu da. Ne Truvalı Helen ne Kleopatra’yım. Zaman zaman kulaklarını tırmalayan şeyler söylediğimi, gündelik konularla canını sıktığımı, fosillerle dalga geçtiğimde seni incittiğimi biliyorum. Belki sadece bir çocuğum. Ama senin sevgin ve koruman altında… bana vereceğin eğitimle… daha iyi biri olacağıma inanmıştım. Seni mutlu etmeyi kendimi geliştirdiğim için beni sevmeni sağlamayı öğrenecektim. Belki bilmiyorsun ama nereden bileceksin, ilk anda senden hoşlanmamın nedeni buydu. Daha önce yüzlerce erkeğin… peşimde koştuğunu biliyorsun. Hepsi de servet avcısı değildi. Toyluğumdan kıyaslama yapamadığım için seçmedim seni. Bana daha cömert, daha akıllı, daha deneyimli göründüğün için seçtim.”
Bırakın seveyim sevdiğimi kendimce
Bilmesin dünyada başka kimse,
Tanık istemem gördüklerime,
Ben göreyim yeter, görmesin başka kimse…
A.H.CLOUGH , Şiir (1852)