Acımasızlıkları o kadar dehşet vericiydi ki, kendilerine hayat veren ağaçları bile tereddüt etmeden kesebiliyorlardı. Acımasızlık değil de, doğruyu bildiğini sanmaktan kaynaklanan cehalet miydi bu? Önemi yoktu, acımasızlık ya da cehalet, sonuç aynıydı. Gündelik ihtiyaçların karşılanması adına ömrün feda edildiği, amaçsız bir yaşamın çirkinliği haline gelmişti insan ömrü. Ne değeri olabilirdi ki?