Ben küfür ile imandan, ikrar ile inkardan, tasdik ile kuşkudan meydana gelmiş bir şey olmuştum. Kalben inkar ettiğimi aklen tasdik eder , aklen reddettiğimi kalben kabul ederdim.
Zira dünkü kölelik, boyuna takılan bir ipten ibaretti. Bugün ise sahte sosyal ve kültürel hayatta insanın beynine ve kalbine yerleşmiş karmaşık bir sistemdir. Dün insan esir ediliyordu, bugün ise değiştiriliyor.
İslâm’a göre yaşama tarzı derken, bu yaşamayı yalnızca davranışlara yansıma anlamında kullanmıyoruz. Aynı zamanda çevremize karşı takınacağımız tavrın, dünyanın gidişatına karşı mütalâamızın da İslâm’a göre biçim almış olması gerekir diyoruz. Yani düşünme alışkanlığımız İslâmî normlara uygun bir akış izlemelidir. Bu da, prensiplerin gerektirdiği normlara göre bir kafa yapısına sahip olmaya bağlı.
"Kötü bir dünyada iyi bir Müslüman Olarak' kalabilmem için kötülüklerin ortasında bile benim namaz, oruç gibi ibadetlerimi yerine getirebilmem, faiz, fuhuş gibi yasaklardan kaçınmam yetmiyor. Aynı zamanda kötülüklerin ortadan kaldırılabilmesi için mücadelede bulunmam gerekiyor. "
Aslında Batı için mesele olan şey geri kalmış diye baktığı ülkelerin derdine derman olmak değil, fakat mevcut sömürü düzeninin sürdürülme imkanlarını “bilimsel bir tabana” oturtma endişesi ve gayretidir.
Müslümanlar dinin hükümlerine sırf dinin hükümleri olduğu için riayet ederler, sırf Allah böyle dilediği için riayet ederler. Şeriat, nefse zıt olarak gelmiştir diyen İslâm büyüklerinin sözünü anlamak gerek. Nefse zıt olarak, yani onu terbiye için.