Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Belinay Karagöz
Belinay Karagöz
@butterflyslibrary
kitabıma ulaşmak için dr.com.tr/Kitap/Kelebegin...
iletişim için instagram.com/beliinaykr/?igs...
yazar
lise
Ankara
Kuşadası, 14 Mart 2005
42 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Bu yılın değil, son birkaç yılın favori kitabı olabilir. Satırlar beni assslaa, bir saniye bile sıkmadı, sürekli merakta bıraktığı için son sayfasına kadar sürüklendim. Bu hoşuma gitti çünkü genelde, en sevdiğim kitaplarda bile aralıksız okuma sonunda birkaç sayfa boyunca tükenirdim. Demek istediğimi çoğu kişi anlayacaktır. Bu kitapta bahsettiğim tükenmeyi yaşamadım, bu da heyecanla ve hızla bitirmeme sebep oldu.
Karakterleri ilk sayfada benimseyemedim, hatta sevmeyeceğimi düşündüm ama okudukça travmalarını öğrendim ve gerçekten, sanki ben yaşamışım gibi incindim. Bilmiyorum, belki de abartıyorumdur ama uzun zamandır beni böyle etkileyen bir kitap okumamıştım. Karakterler o kadar güzel işlenmiş ki, onlarla birkaç sayfa daha birlikte olmak isterdim. Ama tabii ki tadında bittiğini de inkar edemem.
Kadın karakterimiz Crystal, geçmişinde yaşadığı bazı zorluklardan dolayı hayatını direk dansçısı olarak geçirmek zorunda kalıyor, geçimini bu şekilde sağlıyor. Erkek karakterimiz Gabriel ise küçükken bir kadın tarafından kaçırılıp altı yıl boyunca bodrumda alıkonuluyor. Yaşadığı bu kötü olaylar Gabriel'ın hayatına travmalar bırakıyor. İki karakterimizin geçmişte yaşadığı kötü olaylardan sonra yollarının birbirine düşmesiyle aralarında oluşan bağı okuyoruz.
Yaşadıkları travmalardan mıdır, karakterleri çok sevdiğimden midir bilmem ama bu kitabın yeri, beni incitmesine rağmen, kalbimde apayrı olacak.
kitaba başlamadan önce birkaç eleştiri okuyup klişelerle dolu olduğunu öğrendiğim için beklentimi biraz düşürdüm. Açıkçası klişe okumayı seven biri olarak okumaktan keyif aldım. Yanlış bilgi değilse yazarın ilk kitabı olduğunu duyduğum için de bunu dikkate aldım. Sayfa 200'e kadar fazla uzatıldığını düşünüyorum. Hatta bu yüzden kitap belki daha kısa olsaydı çok iyi olabilirdi. Fakat sayfa 160'dan sonra olayların nihayet tam olarak başlayacağını anladığım için seri bir şekilde okuyabildim. Genelde kitaplarda çiftler ilişkiye başladıktan sonra bomboş uzatıldığı için şikayetçi olurdum ama bu defa tam tersi oldu. Sonunun gayet güzel şekilde bağlandığını, fazlalık olmadan kitabı muuusmutlu şekilde bitirdiğimi düşünüyorum, ilk sayfalar için aynı şeyi söyleyemeyecek olsam bile.
Sahte sevgili klişelerini seviyorsanız sayfa sayısının 480 olmasına rağmen hızla bitirip keyif alacağınızı düşünüyorum fakat klişelerden hoşlanmıyorsanız aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yine de bir şans vermelisiniz, çiftin uyumu, aralarındaki çekim mükemmeldi. Ben kendi bünyemde bile hissettim diyebilirim.
Aaron Blacford ve Catalina Martin favori çift listeme girmeyi başardı. <3<3
Günlük olarak yazılan, kalbimi kırk iki yerinden bıçaklayan bu kitaba nasıl yorum yapabilirim bilmiyorum. Asla eleştiri değil, sadece duygularımı belirtiyorum.
Belki de günlük yazmaya başladığından beri yazdığı satırları okuduğum için etkilendim bu kadar, bilmiyorum. Tüm satırları, kitabın sonunda Burçak'ın vefat ettiği haberini okuyacağımı bilerek geçtim. Bu kadar hayat dolu, pozitif, eğlenmeyi seven bir kız çocuğunun hastalığa kapılması, vefat etmesi üzücüydü. Yazdığı satırlarda sanki hissetmiş gibi, öldükten sonra yazdığı günlüğün okunmasını istemesi çok duygusaldı. Duygusal olan birçok şey vardı tabii ama yorum yapamıyorum. Beni üzecek, hiçbir zaman unutmayacağımı bildiğim gerçek hayat hikayelerini okuduğumda ondan bahsetmek, yorum yapmak pek kolay olmuyor.
Diyeceğim tek şey, Burçak'ın hayatını okumalı ve ne kadar şanslı olduğunuzu anlamalısınız. Sevgiyle kalın. <3
Okur Takip Önerileri
Christina ve Lauren yazarlarından okuduğum ikinci kitap. Açıkçası, iki kişi nasıl bu kadar uyumlu ve güzel satırlar yazabildiklerini merak etmiyor değilim. Kalemlerine bayıldım, tek kişi yazıyor sanıyordum.
Kitap genel olarak güzeldi. Sadece, sonu beklemediğim gibi bitti. Şaşırmadım diyemem, çok şaşırdım da diyemem. Beğenmediğim bir yer yoktu. Size kısaca, spoiler vermeden konusundan bahsedeceğim. Ve maalesef, cümlelerin altlarını çizmeden okuduğum için alıntı bırakamayacağım.
Josh ve Hazel adında iki karakterimiz var. Çok önceden tanışıyorlar ve Hazel, deli dolu bir kadın olduğu için Josh'a karşı bir takım utanç verici hareketleri oluyor. Josh'tan hoşlanıyor fakat karşılığı olmuyor. Zaten karşılığını almak gibi bir düşüncesi yok, okurken ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Yolları ayrılıyor, yıllar sonra tekrardan karşılaşıyorlar. Yakın arkadaş olma yolunda ilerlerken dörtlü, çift buluşması yapmak için birbirlerine arkadaşlarını ayarlıyorlar. Birkaç defa bu tekrarlıyor ve biz de kitapta bu buluşmaları, aralarında geçen ilişkiyi okuyoruz.
Ben okurken çok keyif aldım. Gençlik, aşk dolu kitaplar seviyorsanız kesinlikle beğeneceğinizi ve hiç zorlanmadan okuyacağınızı düşünüyorum. Çerezlik, kafa toplamak ya da reading slump'tan çıkmak için çok hoş bir tercih olabilir. Şimdiden keyifli okumalar.
çok uzun bir eleştiri olmayacak fakat konusunu bilmeyerek kapağını sevdiğim için aldığım kitapların en iyisiydi. Zaten J.K. Rowling yazıyorsa kötü olma ihtimali yoktur diye düşünüyordum, haklı olduğumu bir kez daha anladım.
Çocukların okuduğunda çok güzel dersler çıkaracağı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ben de okurken çok keyif aldım. Jack ve Noel Domuç'unun maceraları bazen beni heyecanlandırdı, bazen kısa süreli de olsa içimde burukluk oldu ama genel olarak harikaydı.
Bir iki günde bitirilecek bir kitap fakat ben araya birçok şey sığdırdığım için okumam uzun sürdü. Müsait bir anımda okusaydım kesinlikle gün içinde bitirirdim.
Jack adında bir çocuğun yıllar boyu sahip olduğu, Noel Domuçu adını verdiği bir oyuncağını kaybetmesiyle atılıyoruz maceraya. Öncesinde biraz hikaye okuyoruz fakat asıl konu orada başlıyor. Aslında kendisi kaybetmiyor, biri yüzünden oyuncağı kayboluyor. Jack, yıllarca en yakın arkadaşı olarak gördüğü oyuncağını kaybettiğinde çok üzülüyor. Jack'in bu kadar üzüldüğünü gördüklerinde ona aynı oyuncağın yenisini alıyorlar fakat Jack, bunun kendi Domuç'u gibi olmadığını söyleyerek sinirini belli etmeye devam ediyor. Bir gece, ailesi uyurken dışarı çıkıp Domuç'u aramaya karar veriyor. Ta ki oyuncakların noel gecesi konuşabildiğini ve kaybolan eşyaların kaybolanlar diyarına gittiğini öğrenene kadar.
Spoiler vermek istemediğim için devamını anlatmayacağım. Sizi yormayacak, çerezlik, akıcı bir kitap arıyorsanız seçenek olabilir. Ben çok keyif aldım, umarım siz de seversiniz.
Noel Domuçu ile Jack'in Müthiş MaceralarıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 2023567 okunma
Serinin ilk kitabını okumamın üzerinden bir seneden fazla bir süre geçtiği için bazı olaylarda kopukluklar yaşadım. Yine de okurken zamanla hatırladığım için çok problem olmadı. Fakat bir daha serilerin arasına asırlar koymamayı ders edindim...
Mihrinaz karakterini birinci kitapta daha çok sevdiğimi hatırlıyorum. Gözüme daha masum geliyordu. Bu kitapta dedesine karşı çıkması, kendi ayakları üstünde durabilmesi çok hoş ama biraz anlaşamadık desem yeridir.
Zamir karakterine her zamanki gibi aşığım, bayılıyorum. Gerçekten bu kadar nahif erkek karakter okumayı özlemişim. Kısıtlamayan, kıskançlığı dozunda olan ve kaba olmayan karakterler her zaman favorim olur.
Yan karakterlerle hiçbir sıkıntım yoktu arada bir Turan ve Azim Akşahin'e sinir olsam bile kitap benim için çok keyifliydi. Sakin geçen satırlar olmadığı için okurken hiç durgunluk yaşamadım ve bu benim için en önemli şeylerden biri.
Sonu çok güzel bitti ve iki kitap olarak tam dozunda kapanış yaptığımızı düşünüyorum. Zamir ve Mihrinaz'a veda etmek üzücü olsa bile onları güzel hayatlarında yalnız bırakmak hoştu.
Gençlik, aşk seviyorsanız bir şans verebilirsiniz. Kitap bana biraz eski zamanları hatırlattı. 2018-19 yıllarına gitmek hoştu.
Kitabı az önce bitirdim ve o kadar çok ağladım ki yorumuma nasıl başlayacağımı, kurguyu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Çok uzun zamandır hiçbir kitaba böyle zırıl zırıl ağlamamıştım. Tabii ki duygulanmalarım oluyordu fakat bu kitap beni o kadar çok etkiledi ki, sanki ben yaşıyormuşum gibi hissettim. Hatta yine ekliyorum, hayatımda hiç beni hem çok
Selam.
Twisted serisinin ikinci kitap yorumuyla tekrardan sizlerleyim. Bu kitap hakkında olumlu mu olumsuz mu düşündüğümü tam olarak anlamadım. Beni eğlendirdi fakat beğenip beğenmediğimden emin değilim. Normalde seriye devam etmeyecektim ama devam kitapları hakkında güzel yorumlar okuduğum için kendime engel olamadım, devam edeceğim.
Bridget ve Rhys'ın hikayesi hiç tahmin ettiğimin aksine daha güzel bitti. Zaten bu serinin hiçbir zaman kavuşmayan aşıklardan bahsedeceğini sanmıyordum ama şu şekil harika biteceğini de tahmin etmemiştim. Birbirlerine olan uyumları harikaydı. Çarpık Aşk'ın faciasından sonra bu ikili gerçekten ilaç gibi geldi. İlk başlarda duygusal etkileşim kurmaları çok uzun gibi gelse bile sonrasında okuduklarım o bekleme sürecine değdi diyebilirim.
Rhys, Alex'in aksine daha kibardı. İki kitaptan favori erkeği seçecek olursam kesinlikle Rhys derdim. Aynı şey Bridget ve Ava için de geçerli. Bridget'in bir prenses olduğunu düşünürsek zaten Ava'ya kıyasla daha akıllı olması çok normal.
Sayfa sayısının gayet iyi olduğunu düşünüyorum. Açıkçası biraz daha uzatılsaydı sıkılabilirdim.
Kitabı hafızamı kaybetmediğim şartlar altında tekrardan okuyacağımı düşünmüyorum ama geçmişe dönseydim bu tatlı hikayenin bana eşlik etmesi için kitabı yine alabilirdim.
Bazı satırlar kalbime hüzünle işlese bile mutlu bir hikayeydi. Siz de mutlu bir hikaye okumak, kafanızı dağıtmak istiyorsanız Çarpık Oyunlar güzel bir seçenek olabilir.
Şiirlere karşı ilgim çok fazla fakat şiir kitapları alıp okumak gibi bir fırsatım olmuyordu. Şiir seven biriyseniz büyük ihtimalle bu kitabı çoktan okumuşsunuzdur ya da benim gibi internet üzerinden okumayı tercih ediyorsunuzdur. Şunu söylemeliyim ki, kitaptan okumak ayrı bir şeymiş. Ben bir oturuşta hepsini okudum ama zamana yayarak, kafa toparlamak için çok hoş bir aktivite olabilir şiir okumak. Yine canım sıkıldığında, ara ara şiir kitaplarına şans vermeyi düşünüyorum. İnsana ilham oluyor, kalbime iyi geliyor.
Selam dostlarım!
Bu kitabın yorumunu spoiler vermeden nasıl yapacağım hiç bilmiyorum. Çok uzun zamandır, okuduğum kitaplar beni bu kadar çok şaşırtmıyordu. Kitabın konusundan bahsetmek istiyordum aslında ama bu da pek mümkün olmadı. Sonu beni o kadar çok şaşırttı ki... Daha doğrusu sonu değil, kitabın çoğu bölümünde şaşırdım. Baş karakterimiz
İlk defa manga okumaya bu kurguyla başladım. Az önce bitirdim ve detayları unutmadan hemen yorumumu yüklüyorum.
Daha önce hiç manga okumadığım için çok fazla eleştiri yapamayacağım çünkü henüz alışabilmiş değilim. Takıldığım noktalardan biri, hikayenin devamı gelecekmiş gibi bitmesi oldu. Seri olarak mı gelecek yoksa tek kitap mı bilmiyorum. Ayrıca yine, daha önce hiç manga okumadığım için ilk sayfaları anlamakta zorlandım. Sonradan, beyaz bölümünden itibaren taşlar yerine oturdu.
Size kısaca konusundan bahsedeyim. Estella adında, moda tasarımcısı olma hayali kuran bir karakterimiz var. Fakat iki yakın arkadaşı Horace ve Jasper ile sokaklarda hırsızlık yaptığı için hayalini gerçekleştirmek pek mümkün olmuyor. Yaptığı hırsızlıkların bazı anlarını, tasarımla ilgili düşüncelerini ve ona iş imkânı sağlayan Emilia'yla, iki yakın arkadaşıyla geçirdiği anları okuyoruz bu mangada. Anlamadığım nokta, Estella'nın annesine ne olduğu ve saçını gizleme sebebinin geçmişte yaşadığı zorbalıklar dışında başka bir sebebi olup olmadığı. Belki de kafamda soru işaretleri kalmasının sebebi ilk defa manga okumamdan kaynaklıdır. İlerleyen zamanlarda bu kurguya bir defa daha şans verip olayları tamamen anlayabilirim diye düşünüyorum. Manga okumaya Estella'nın hikayesiyle başlamak güzeldi. Disney Manga serisinden devam edip çok daha iyi, anlaşılır yorumlar yazabilmeyi umuyorum. Şimdilik görüşmek üzere, witch'i okuduğumda tekrardan manga yorumumla geleceğim.
Çok uzun zamandır gençlik, aşk konulu kitaplar okumuyordum. Daha doğrusu hiç kitap okuyamıyordum ama bu tarz kitapları özlemiştim. Aşırı aşırı beğendiğimi söyleyemem ama bünyenin aşk ihtiyacını karşıladı diyebilirim... Gençlik kitaplarında olan klişe çiftlerden biri de Alex ve Ava olarak kazındı aklıma. Bir genç kızımız var ve bu başrol
Öncelikle bu kitabın psikolojime KALICI HASARLAR bıraktığını söylemek istiyorum. Hani bir kitabı okurken karakterler mutlu bir hayata geçer ama daha kitabın sonuna çok vardır ya… İşte okurken aynen öyle oldum. Her şey güzel gidiyordu, son elli sayfam kalana kadar. Sonra arkadaşıma yazdım ve bana KİTAP GÜZEL BİTSE İKİNCİ KİTAP NE ANLATILACAK dediğinde kendime geldim. Mutluluğum çok kısa sürdü.
Kitabın konusundan kısaca bahsetmem gerekirse; Maridrina ve Ithicana ülkelerinin barış sağlaması için Maridrina prensesi Lara ve Ithicana kralı Aren bir anlaşma sonucunda evleniyor. Lara’nın planı köprü krallığının sırlarını çözüp kendi ülkesini kurtarmak ama tabii bu süreç hiç kolay geçmiyor. Kitabın son elli sayfasını okurken bile sonunu asla tahmin edemedim. Yaşanacak olayı alevlendiren sebebi bulduğumda bile ağzımı açık bırakacak gibi bir sonla biteceğini düşünmemiştim. Aslında ağzımın açık kalma sebebi tamamen şaşkınlığım değil. Bu işin içine sinirim ve üzüntüm de giriyor. Yaşananlara engel olabilmek için KEŞKE KİTAPTA OLSAYDIM diyerek okudum. Günlerimi, ikinci kitapta her şeyin güzel olacağını düşünüp kendimi avutarak geçireceğim.
Kesinlikle bu senenin favori kitaplarından biri oldu. Hatta Aren, favori erkek karakterlerimde ilk beşe girebilir. (İlk dördü henüz düşünmedim.)
David Nicholls'un kalemiyle, Bir Gün kitabı sayesinde tanıştım. Kitabın ilk sayfaları okuduğumda Em ve Dex'in ilişkisinin çok tatlı ilerleyeceğini düşündüm. Ama aradan elli sayfa kadar daha okuduğumda yanıldığımı anlamak zor olmadı. İlk başlarda okurken anlamakta zorlandım çünkü kitabın bölümleri her senenin 15 Temmuz tarihini anlatarak başlıyor. Bunu anlamam uzun sürdü çünkü reading slump döneminde okuduğum için çok fazla odaklanarak, dikkat ederek okumamıştım. Bu sayede başlıkları okumanın önemini anladım. Kitabın her bölümünde diğer bölüm, diğer seneyi anlattığı için, tahmin yürüterek okudum. VE TAHMİNLERİMİN HİÇBİRİ TUTMADI. Spoiler veremiyorum ama Emma'yla Dex'in arkadaşlık sürecine girme sebepleri bana fazlasıyla abartı geldi... Kitabı okursanız ne demek istediğimi kesinlikle anlayacağınızı düşünüyorum. O olayların olduğu sayfalarda Dex'e üzülüyordum ama sonradan karakterinin tamamen değiştiğini görmek bu üzüntümü yok etti. Yani kitapta tamamen Emma taraftarıydım. Bu yüzden kitabın son sayfalarını gözyaşlarım eşliğinde okudum. Sadece yazarın biraz daha betimleme yapmasını isterdim. PAT DİYE BİRKAÇ CÜMLEYLE BİTİRİLECEK BİR OLAY DEĞİLDİ. Ama genelde çeviri kitaplarda çok nadiren betimlemeye rastladığım için şaşırmadım. Favori kitaplarıma girer mi bilmem ama genel olarak beğendiğim bir kitaptı. Okumanızı tavsiye ederim.
Bu kitabı, bir kitap sitesinin uygun fiyatlı kampanyalarından bulup almıştım. Konusuna dair bir fikrim yoktu ama kapağı beni kendine çektiğinden bir hevesle okumaya başladım. Konusunun karışık olduğunu düşünüyorum, seneler önce okumama rağmen aklımda kaldı çünkü gerçekten çözmek için çok uğraştım. Yani ilk birkaç bölümü hiç anlamadan okudum sonrasında kendimi zorlayarak okumaya devam ettiğimde kafamda bir şeyler oturmaya başladı. Belki de konusunu araştırıp okusaydım bu kadar kafa karışıklığı yaşamazdım.
Kitapta isimleri aynı olan iki karakterimiz var ve her bölüm birinin güncel hayatını okuyoruz. İsim benzerliğinin çıkardığı bir yanlış anlaşılmadan dolayı bir anda birbirlerinin hayatlarına giriyorlar. Hikaye böyle başlıyor, bu tarz kitapları seviyorsanız okumanızı tavsiye ederim. Kitap sitelerinde çok düşük fiyatlara bulabilirsiniz.
Yaz yaklaşıyorken tatlı bir kitap önerisiyle gelmek istedim. Kesinlikle yazın okunması gereken, çerezlik bir kitap. Bu bünye genelde kan, vahşet, kaos dolu kitaplar okumaya alıştığı için başrol karakterlerimizin bu kadar tatlı bir ilişki içinde olması içimi huzurla kapladı.
Başrol karakterimiz Quinn, ölen erkek arkadaşının kalbinin bağışlandığı kişiyi bulmak için yola çıkar. Colton'u bulduğunda ona kim olduğunu söylemeden tanışırlar ve okurken içimi ısıtan, aynı zamanda üzen hikayeleri böyle başlar. Hikayenin gerisi hakkında yorum yapmak spoiler olacağından pek bir şey söyleyemiyorum. Aşk hikayeleri seviyorsanız kesinlikle bir günde bitireceğiniz bir kitap olur.
İlk kitap yorumumu 2018'de okuduğum, beni çok yaralayan bir kitapla yapmak istedim. Genelde bende iz bırakmayan kitapların içeriğini, bazı karakterlerin adını zaman geçtikçe unuturum. Ama bu kitabı unutmak pek mümkün olmadı.
İzlediğim filmlerden, okuduğum kitaplardan çok fazla etkilenen biriyim. Eğer hikaye beni derinden yaralıyorsa bir süre başka bir kurguya odaklanamadığım bile oluyor. Bu şartlar altında Ölüme Fısıldayan Adam'ı okumak benim için zor oldu. Geçmişinden yaralı iki başrol karakterimizin birbiriyle tanışmasıyla başlıyor kitap. Yollarının kesiştiği günden itibaren birbirlerine alışmaya, yaralarını sarmaya çalışıyorlar. Veya sadece Yosun sarmaya çalışıyor. Tabii, bu da benim şahsi fikrim. Özgür'e genel olarak gerçekten çok güzel duygular besledim fakat Yosun'a karşı sergilediği bazı tavırlar yüzünden nefret ettiğim anlar da oldu. Geçmişini göz önüne aldığımızda bu tavırları sergilemesinin normal olduğunu düşünebiliriz fakat yine de Yosun'un bunları hak ettiğini düşünmüyorum. Bir kitap karakterini yönetme şansım olsaydı bu kesinlikle Özgür olurdu. Yosun'a daha iyi bir hayat verip kendi yaralarımı onun sevgisiyle, onun yaralarını da kendi şefkatimle sarardım. Tabii o zaman Ölüme Fısıldayan Adam diye bir kitap okuyamazdık...
