Tahıllardan mahrum bir şekilde çöllerde yaşayanların bedenleri ve ahlaklarının, ziraata elverişli olan yerlerde bolluk içinde yaşayanlardan daha iyi olduğu görülüyor.
Evet, onların renkleri daha canlı, bedenleri daha iri, şekilleri daha mükemmel ve güzel, ahlakları aşırılıklardan uzak ve ilimleri anlayıp kavrama noktasında akılları daha parlak
Fakat bazen hayatta bazı şeyleri dağınık bırakmak gerekebiliyor. Çünkü onu düzeltmek için yapılacak müdahaleler sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Gerçek Aşkın gözü büsbütün de kör değildir. O pek çok güzellikleri gördüğü gibi birçok kusurları da gözden kaçırmaz.
Kulun kusursuz olmayacağını da asla hatırından çıkarmaz.
Mesela erkeğin sigara içmesi kadının hiçbir zaman hoşuna gitmeyebilir; kadının söz verdiğini yapmayışı erkeğin canını sıkabilir.
Fakat bütün bunlara rağmen eşler birbirlerine değer vermekten vazgeçmez.
Öyle anlaşırlar ki beraber oldukları zaman yalnız oldukları zamankinden çok daha iyi bir hayat sürdüklerini anlamışlardır.
Hiçbir aşk bir ağacın büyümesi gibi düpedüz olmaz.
Zaman zaman pürüzlerle karşılaşır fakat aşk sanatı odur ki güzelliklerle karşılaşıncaya kadar pek çok çileler kahırlar çekilsin; sabredilsin.
Gerçek aşk gün geçtikçe değerinden bir şey kaybetmez aksine yıllar ilerledikçe şiddetlenir, artar.
Aşkın bizzat kendisi sevmeyi öğretir zamanla.
Gerçekten sevilen bir şeyin sevgisi ise asla kaybolmaz. Onun tesiri daima kalır.