Kendimi sorguluyorum. İnsanlığımı sorguluyorum. Artık okuduğum travmalar, duyduğum hayatlar beni ağlatmıyor. Ağlayamadığım için kendimi sorguluyorum.
Şöyle bir yorum görmüştüm bu kitabı okumadan önce; “ilk defa bir kitabı okurken ağladım.” Kötülüklerin varlığını öğrenilmiş bir
çaresizlikle kabul etmekten mi yoksa reddetmekten mi bu
bilmiyorum. Ama ben ağlayamadım.
.
Bir yandan da şöyle yazmıştı birisi; “Bu kitabı iyi ki okudum ile keşke okumasaydım arasındayım.”
Hayır. Bu da benim duygum değil. Olay örgüsünden çok etkilenmiş birisi için bir yere kadar kabul edebilirim bu cümleyi ama edebi bir esermiş gibi bu kitaba söylenecek bir cümle asla değil..
Ya da bu kitap bahsedildiği kadar marjinal değil.
.
Evet, eline alınca bırakamıyorsun; bırakınca merak ediyorsun. …Bunun da cevabını buldum; insanoğlu en çok acılı hayatları merak ediyor. Bana çocukken okumamam söylenen Kemalettin Tuğcu kitaplarını hatırlatıyor. Acı. Bütün karakterlerin ayrı bir travması var ayrı bir acısı. Kitabın adı bile acılı. Adını geçtim kapağındaki resim bile acı çekiyor.. Ama neden?
.
Sağlam bir psikoloji gerekmiş bu kitabı okumak için, diyorlar. En katılmadığım da bu. ÇÜNKÜ Sen bunları okumasan da böyle hayatların, belki çok daha fazlasının var olduğunu bilerek inadına iyiliği umut ederek yaşamaya çalışmak gerektirir asıl sağlam psikoloji.
.
Beğenen herkese saygı duyuyorum ama üzgünüm, benim için olmadı.