Bugün en medeni sandığımız milletler, zoraki bir eğitimle yaşıyor. Çünkü özgürlük, eşitlik ve tam bir kardeşlikle mutlu bildiğimiz memleketlerde hükümet kanun, mahkeme, hapishane, cezalar idam var. Bunlar niçin var? Çünkü kaldırılsa insanlar birbirini yer. Her yerde, el hükmü limen galibe(galibin dediği olur) doğa kanunu açıktan açığa hüküm sürer. Londra şehri derhâl bir vahşet yerine döner. Şimdiki medeni insanların eğitimleri, sahibinin elindeki koca sopadan korkarak boyun eğmiş görünen, fakat fırsat buldukça dişleri sökülmüş ağzı ile eğiticisinin elini ısırmaya atılan ayının haline benziyor. Düşünürlerin idealleri olan insanlık için temenni edilen hakiki eğitimse bu değildir. Ceza korkusuyla çekinilen kötülükler, ödül ümidiyle yapılan iyilikler, insanın yaratılışındaki çirkin hayvanlığı gidermiş sayılmaz. Güzel ahlak bizde dış etkilerle zorunlu değil, adeta yaratılıştan gelen bir şekilde kökleşerek gelişmeli, meydanda hakim mahkum kalmamalı, yani artık eğilmeye muhtaç bir fert görülmemeli, cehalet bütün karanlığı ile ortadan kaldırılmalıdır. Bu ahlaki gelişimi imkansız saymasak bile buna ulaşmak için daha çok vakit olduğunu görüyoruz. O zamana kadar insanlık pek ıstıraplı devirler, nöbetler geçirecek, daha sayısız kurban verecektir.
Sultan ikinci Mehmet, fetihten önce rum imparatoru Konstantin'den bir öküz gönünü örtebileceği kadar bir yer talep etmiş izin almayı başarınca gönü soğan Zarı inceliğinde tabakaları ayırarak bugün Hisar'ın bağlı bulunduğu sahayı kaplayacak bir genişlikte bir yer zapt etmiş. Robert koleji idaresi de yerin bu tarihi geçmişinden istifade eder bir şekilde bir okul yeri ele geçirdikten sonra ilk kullanım alanının metrekarelerini senelerin sayısıyla çarparak tepeye yayıldıkça yayılıyor bugün o alanda yapılan inşaat nicelik ve nitelik bakımından çürük kararmış tahta evlerden kurulan birkaç Rumelihisarı köyü değerini artıracak bir duruma gelmiştir. İşte buna barışçıl fetih derler.
Bu mezar taşlarına, altlarında yatanların kimliklerini anlatan yazılar kazımışlar... Fakat bu adet ölenlerin, yok olmuş varlıklarından daima bir şey kaldığını dirilere göstermek için bir avutma yolundan başka bir şey değil.
Diyelim ki atom bombaları dünya nüfusunu tamamen bir kız ile erkek kardeşe indirgemiş, bu durumda onlar insan neslinin tükenmesine izin vermeliler mi? Ben bunun cevabını bilmiyorum ama ensest ilişkinin kötü olduğuna dayanarak bu soruya olumlu yanıt verilebileceğini sanmıyorum.
Ahlak kurallarıyla ilgili bu tip soruların sonu yoktur ve bunlara bir cevap verilmesinin teorik olarak mümkün olabilmesinin tek yolu davranışın hizmet etmesi gereken bir amaç bulmak ve bu davranışın bu amacı destekleyeceğini hesaplayarak bunun "doğru" olduğu yargısına varmaktır
...yani içimizden biri fazla bu dairede. Ve bana öyle geliyor ki fazla olan tam da sizsiniz!
Onlar, onlar! Diye keçi sesiyle şakıdı uzun ekoseli, Styopa'dan çoğul gibi bahsederek.
Son günlerde resmen domuz gibi yaşıyorlar. Sarhoş oluyorlar, konumlarını kullanarak kadınlarla ilişkiye giriyorlar, bir gram iş yaptıkları da yok, yapamazlar zaten çünkü kendilerine verilen işten hiç anlamıyorlar. İşleri güçleri yukarıya yaranmak!
Çalıştığı yerin arabasını özel işler için kullanıyor! Diye gammazladı kedi mantarı çiğnerken...