Dinin, safdışı edilemeyecek kadar kökleşmiş olması ve tarihte, dini zorla saf dışı etme teşebbüslerinin sefaletten başka bir şey getirmemiş olması da cabası. Belki ağır ağır ve yumuşaklıkla yapılabilir ama bunun için de dini mirasımızı çağdışı bulsak bile, bir yere kadar takdir etmemiz ve değer vermemiz gerekir. Belki din bizi okyanusun karşı kıyısına geçirmiş bir gemi gibidir; iyi işleyen bir ahlakla devasa toplumlar kurmamıza imkân tanımıştır. Artık kara göründüğü için bazılarımız gemiden inmeye hazırlanıyor. Iyi de karanın göründüğü kadar sağlam olduğunu kim söylemiş?
Perdeyi kaldırıp arkasına geçmek! Hepsi bu! Bu duraksama, bu korku niçin? Arkasının nasıl olduğu bilinmediği için mi? Hakkında belli bir şey bilmediğimiz kargaşa ve karanlığı sezmek bilincimize özgü bir nitelik olduğu için.
Ah, insan öyle fani ki, yaşadığından gerçekten emin olduğu bu dünyada bile, varlığının tek bir gerçek iz bıraktığı bu dünyada bile, sevdiklerinin ruhunda ve hatıralarında o da sönüp kaybolacak, hem de çok çabuk!
İnsanların birbirlerinin huzurunu bozmasından rahatsız olurum ben, en çok da genç insanların hayatlarının en güzel çağında, bütün sevinçlere alabildiğine çok kucak açabilecekleri zamanda birkaç güzel günü surat asarak birbirlerine zehir etmeleri ve ancak çok sonradan kaybettikleri şeyin telafisinin olanaksız olduğunu görmeleri canımı sıkar.
Onu sevgilisinin gözleriyle görmem daha doğru; belki kendi gözlerimle ona bakınca, bana hiç de şimdiki gibi gelmeyecek, o güzel imgeyi niye mahvedeyim.