Asıl engel kafamızın içinde, inanan yüreklerin aşamayacağı engel yoktur.” cümlesi klişeleşmiştir belki ama doğrudur. Bu kitap tam da bunun göstergesi.
İnanmaktan vazgeçmeyen bir annenin tutumu, beyin felçli oğlunu şuan dünyanın en başarılı kitaplarından birini yazan bir yazar yapar. Üstelik sol ayağı ile. En başta sevginin, sonra azmin kitabıdır SOL AYAĞIM.
Okumayı düşünenler bir an önce okumalı ️ KEYİFLİ OKUMALAR
Sol AyağımChristy Brown · Nora Yayınları · 201778,8bin okunma
Mardinli Hüseyin ile Yezidi kızı Meleknaz’ın yaşadığı değil yaşamaya çalıştığı zorluklarla dolu bir aşk hikayesi. Fakat asıl kurgu IŞİD zulmü gören Yezidi kadınlarının akıl almaz işkencelere maruz kalması.
Yezidilerin inancını, İŞID terörünün din adı altında (!) insanlara yaşattığı vahşeti, bu durumdan en çok kadınların ve çocukların etkilendiğini, bir sigara paketi karşılığında satılan kadınları, savaşın insafsız yüzünü, vatanlarından kaçış sıkıntılarını, yoksulluğu, batı ülkelerinin ırkçılık hareketlerini çok güzel işlemiş.
Konusu itibariyle ilgi uyandırıcıydı. Fakat okurken kendi kendimize sorduğumuz soruları kitabın sonunda bir şekilde alıyoruz ya işte o yoktu kitapta. Bir çok şey yarım kalmış.
Eleştireceğim konu ise 156 sayfalık geniş puntolarla yazılmış olan kitap aslında toplasan 80 sayfa ancak eder. Sanki liseli gençlerin elinden çıkmış gibi aşırı yalın. Belki her kesimden insana ulaşmak içindir bilemiyorum tabi. İmla kurallarına ise neredeyse uyulmamış. Livaneli'nin Serenad kitabından sonra Huzursuzluk kitabını bu açıdan biraz kötü buldum.
Beni alıp tekrar karnına soksan bile koruyamazsın anne!”
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,8bin okunma
Zülfü Livaneli’nin Serenad kitabında “Devlet diye gerçek bir şey yok ki abi. En tepede kendini devlet sanarak kararlar alan, insanların yaşamasına ya da ölmesine karar veren çobanlar var.” cümleleri bence savaşın en net özeti. Öyle olmasaydı şayet, kendi dinine mensup olarak doğmadı diye masum bir bebeğin ölmesini isteyebilir miydi insan. Veya eline silah almamış, kuş sapanı bile tutmamış naif yürekler cephede acımasızca bir insanı öldürebilir miydi. Bize bile ait olmayan dünya nimetleri yüzünden nice insanlar toprak altında. Bunun yahudisi, müslümanı, hristiyanı farkeder mi. Savaş herkes için aynı değil mi.
Şu fâni dünyada insanın insana ettiği zulmü, hiç bir yaratık diğerine yapmamıştır.
Gelelim kitaba. Cengiz Aytmatov Toprak Ana kitabında İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçen hüzün dolu bir hikayeyi işliyor. Savaş sırasında bir Kırgız köyündeki erkeklerin birer birer cepheye çağrılmasının ardından geride kalanların hayatta kalma mücadelesi, 3 oğlunu ve eşini cepheye göndermiş bir ananın, oğlundan emanet kalan geliniyle birlikte yaşadığı buruk bir hayat hikayesi çıkıyor karşımıza. İnsanın devrelerini yakıyor desem yeri.
Hangi annenin, “Bari ben, oğlunun yolunu böyle gözleyen anaların sonuncusu olsam. Allah hiç kimseye demir rayları kucaklatmasın, hiç kimsenin başını traverslere vurdurtmasın.” cümleleri yürek yakmaz.
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,6bin okunma
Bari ben, oğlunun yolunu böyle gözleyen anaların sonuncusu olsam... Allah hiç kimseye demir rayları kucaklatmasın, hiç kimsenin başını traverslere vurdurtmasın...
Afrika kıtasında kıtlık, yoksulluk ve imkansızlıklarla büyümüş bir çocuğun; 14 yaşındaki William Kamkwamba’nın hayat öyküsü.
Yokluk yüzünden okulunu bırakmak zorunda kalan, yaşadığı kısıtlı imkanlar sonucunda kütüphanedeki kitaplardan bilimi keşfeden ve çöplerdeki atıkları değerlendirip kendine yel değirmeni yaparak evinin elektriğini sağlayan bir çocuğun hikayesi.
“Etrafınızdaki birçok şey tekrar kullanılabilir. Diğerlerinin çöp gördüğü yerde, ben fırsat görüyorum.”
“Başarmak istiyorsan tek yapman gereken denemektir. Denedim başardım.