Elinde okunmayı bekleyen birçok kitabı olmasına rağmen hala kitap almak isteyen, kendi kendine yolunu bulmaya çalışan, sıradan bir okurum. Gelin birlikte okuyalım.
Fakat doğa bizi yasalarındaki ahenge, uyuma öyle bir alıştırmıştır ki, onun görmeye alışık olduğumuz uyumundaki en ufak bir kayma bizi tiksindirir, korkutur ; bu nedenle Yaradan'ın her hatası yanlış yaratılmış bu varlığa karşı - her ne kadar bir haksızlık ise ne yazık ki çözümü yoktur- içimizde öfke uyandırır. Daha da kötüsü tiksintimizi onu özensiz yaratana değil, hiçbir suçu günahı olmayan eserine yöneltiriz: Sakat ve biçimsiz varlık yeterince sıkıntısı, derdi yokmuş gibi sağlıklı ve kusursuz varlıkların nahoş davranışlarına da katlanmak zorunda kalır. Bu nedenle şaşı bir göz, yamuk bir dudak, yarılmış bir ağız gibi doğanın bir kereliğine yaptığı bir hata, bir insanın gittikçe artan acısına, ruhunda onarılmayacak bir yaraya dönüşebilir; etrafımızı saran, dünya dediğimiz ve inanmakta güçlük çektiğimiz gezegendeki anlam ve adalete olan inancımızı şeytani bir felakete dönüştürür.
... İtiraf ettiği acıları içinde kendini kaybolmuş hisseden kız ise adımlarını adamın adımlarına uydurduğunun farkında değildi. Kusurlarını görmeden birbirlerini anlamanın kör duygusu bu iki yalnız insanın üzerine bir mutluluk gibi inmişti.
"Böyle bir şeyi ciddiye almamalısın. Yarın sabah tek başına kırlara gidebilirsin. Pazar günlerini evde geçirmek istemeyen başka insanlar da var. Tek başına hiç dışarı çıkmayanlar da, çünkü ayakları onları anca fabrikadan eve kadar taşıyabiliyor. O insanların da hayatı kolay değil, hep aksadıkları ve başkaları onlarla birlikte olmaktan sıkıldığı için hep yalnız bu insanlar. Bu nedenle bu kadar dert etme Jula. Birkaç kendini bilmez aptal için üzülme! "
Irmağın hızlı akıntısı kimsenin tanımadığı bu insanların yüzlerini yazgılarını bir anda yuttu. Sadece çiçeklerden yapılmış tacı sulara gömülen gelinin başından kolayca ayrıldı, dalgaların üzerinde bir süre anlamsız ve tuhaf bir halde sürüklendi. Sonunda o da kayboldu, onunla birlikte ölümün dudaklarından kurtulmuş ve hatırlanmaya değer aşk gecesinin hatırası da sonsuzluğun içinde kaybolup gitti.
Çoğu karanlık mahzende mezarlarını hayal ediyormuş gibi hiç hareket etmeden, hiç konuşmadan, bir yere yaslanmış öylece duruyordu; artık hiçbir beklentileri kalmamıştı, hayata, yaşayanlara çoktan sırt dönmüş, hiç hareket etmiyorlardı.
Her yaşam milyonlarca seçim ihva eder. Kimi büyük, kimi küçük. Fakat bir kararın yerine başka bir karar geçtiğinde, bütün sonuçlar da değişir. Dönüşü olmayan bir sapma gerçekleşir ve bu da başka sapmalara yol açar...
"İnsan," diye yazmıştı Thoreau Walden'da "hayallerine doğru güvenle yürüdüğü ve hayalindeki hayatı yaşamak için çaba gösterdiği takdirde gündelik hayatın akışı içinde aklına dahi gelmeyecek bir başarıya ulaşacaktır." Aynı zamanda bu başarının, yalnız kalmanın bir ürünü olduğunu gözlemlemiştir. "Kendime yalnızlıktan daha iyi bir dost bulamadım."
"Benim en sevdiğim taş kaledir," dedi sonra. "Ona dikkat etmen gerektiğini düşünemezsin. Dürüst bir taştır. Gözünü vezirin, atın, filin üstünde tutarsın çünkü onlar içten pazarlıklıdır. Ama çoğu zaman kaleye yenilirsin. Dürüstlük her zaman bizim zannettiğimiz gibi bir şey değildir."