Lise zamanımda okuduğum ancak hiçbir şey anlamadığım bir kitaptı kendisi. Bazen bazı kitapları seneler sonra başka gözle okumak gerçekten çok önemli. Martin Eden da tam olarak böyle bir kitaptı benim için. Zavallı Martin işçi olarak köle gibi çalıştıktan sonra zengin insanların yaşadığı şartları görüp kendilerinin çok bilgili ve görgülü olduğunu anlayıp kendisini işçi sınıfından kurtarmaya çalışıp azmedip ama sonunda hayal kırıklığına uğrayan bir insan. İnsanları gözünde bu kadar büyütmeseydi belki sonu farklı olurdu. Karakterin o müthiş değişimi belki bir sonuca varırdı. O yüzden siz siz olun insanları kendinizden üstün görüp çok anlam yüklemeyin. İstedikten sonra her şeyi yapabilir ve o çok büyük gördüğünüz insanların aslında öyle olmadıklarını görüp Martin gibi bocalayabilirsiniz. Jack London = Martin Eden diyebiliriz aslında. Yarı otobiyografik bir roman kendisi. Böyle baktığımızda biraz da hüzünlü bir kitaba dönüşüyor. Eden'ın azmi hepimize iyi bir örnek olmalı diyorum ve ölmeden önce okumanız gerekenler listenize eklemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Martin EdenJack London · İnkılâp Kitabevi · 202390,3bin okunma
Gulyabani'yi bilmeyen yoktur sanırım aramızda. Süt Kardeşler filmi direkt gözünüzün önüne gelmiştir sanıyorum Çocukluğumuzun korkulu rüyasıydı resmen. Ben kitaba bayıldım. Günümüz Türkçesi olması bizler için muhteşem bir şey. Bazı yayınevleri ısrarla yazıldığı dönemdeki haliyle yayımlayıp altına tek tek kelime anlamlarını yazıyor ya işte ona aşırı gıcık oluyorum. Kitaptan zevk mi alalım sürekli kelime anlamına mı bakalım yani, saçmalık.. Her neyse kitaba gelecek olursak korkunun ne denli etkili bir şey olduğunu görüyoruz. Bir insanı korkutarak yapılamayacak şey yok sanırım. Kitabın çeşitli basımları var, gulyabani kapaklı hepsi Bence çok tatlı Türk edebiyatına daha çok şans vermem gerektiğini bu kitap anlattı bana.
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,6bin okunma
Finlandiya için yazılan ama aslında her milletin kendine pay çıkarabileceği ve Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitime dahil olmasını istediği çok güzel bir kitapla karşınızdayım bugün. Petrov, Finlandiya'nın yoktan var olma serüvenini, bataklıklar ülkesinden beyaz zambaklar ülkesine dönüşümünü, vatandaşlara düşen görevleri tek tek tane tane anlatıyor. Kitapta adı geçen yaşam mimarları toplumun küçük bir kesimini oluşturuyor, tüm aksiliklere, istemeyenler insanlara rağmen ilmek ilmek ülkelerini yeniden kurmuşlar. Gerçekten de herkesin okuması ve örnek alması gereken bir kitap kendisi. Atatürk'ün sözünü dinleyip lütfen okuyun.
Alıştığınız hayattan, insanlardan, ilgiden, şehir hayatından bir anda kopup hiç alışkın olmadığınız bir yere, bir köye sürgün edilirseniz ne olur? Kitap tam olarak bunu anlatıyor. Lüks yaşama ve herkesin ilgisine alışkın olan bir kadına tek başına kalma cezası veriliyor ve karakterimiz günden güne yalnızlıktan kafayı yemeye başlıyor. Ruhsal bunalımlar o kadar iyi işlenmiş ki sanki karakter gözümün önünde paramparça oldu. Bir insan günden günde nasıl çökebilir? İşte bunun hikayesi bu. Kısacık ama muhteşem. Şiddetle tavsiye ediyorum
Hep adını duyduğum ve okumaya çok geç kaldığım bir kitap kendisi. Siz de bu hataya düşmeden koşun okuyun Oscar Wilde'ın tek romanı olma özelliğini taşıyan kitap zamanında baya tepki görmüş. Neymiş efendim eşcinsellik varmış, haz varmış o varmış bu varmış.. O dönemin insanları için korkunç bir kitap olmalı, zaten baya sansüre de uğramış. Neyse ki şimdi güzel güzel okuyabiliyoruz Dorian'cığım yerim seniden, aa delinin zoruna bak kafayı yedi adama geçtiğimi itiraf etmeliyim Dışarıdan bakınca mükemmel hayatlar süren, fiziki olarak muhteşem insanların bir biyografisi aslında bu kitap. Ben okurken çok ama çok keyif aldım, sizler de kesinlikle okuyun okutturun
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202372,6bin okunma