Kaç sabahtır geceye uyanıyorum Ne oldu güneşe aynalarda yokum Dumanı tüten çay bardaklarına dokunuyorum Elimi ısıtmıyor Ağlayınca fark ettim artık gözyaşlarım yanaklarıma değmiyor Keşke bir kez daha öpebilseydim seni Sımsıkı sarılıp saçlarını koklayıp öyle gitseydim Ölmüşüm ben bebeğim ölmüş Herkesin korktuğu gün bana bugünmüş.
youtu.be/9rUH3L-5yHs
Benim küçük gecemde
Rüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım
(...) Aşk her defasında, kendi cahiline kendini yeniden ezberleten en kadim alfabedir...
Ama ezberlemek, bir süre sonra ezberlenenden vazgeçmeyi de kaçınılmaz kılar. Çünkü insan bilgide değil, cehalette mutludur. O yüzden, kimsenin sizi ezberleyecek kadar çok okumasına izin vermeyin, kekeleyerek hecelesin kafi...
Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman Generale :-Hayatını bağışlarım ama bir şartım var , der. ”Kadınlar hayatta en çok ne ister?” budur bilmek istediğim… Bu sorunun yanıtını getir kurtar kelleni der.
General sorar soruşturur bu çetin sorunun yanıtını aramaya başlar ve Kafdağı’ndaki bir cadının bunu bildiğini öğrenirGünlerce gecelerce at
Şimdi kendimi seni kaybetmeye hazırlıyorum,
Kolay olur inan bana.
Kendimden bile kaçtığım yerlerde arıyorum seni,
Eh bu yüzden adımlarım hep ölüme ekleniyor.
Haritada kendine bi yer bulamıyorsun,
Çünkü senin sığabileceğin tek yer benim kalbim,
Çünkü bu ağırlığı benden başka kimse taşıyamaz.
Kurşun kalemle karaladığım yüzünü görünce,
Kafayı yiyorum,
Yetim kalıyor aşkım.
Elveda diyorsun...
Eyvallah diyorum!
- Celil Nalçakan
Bugün hava kötü!Şehirde türettik bu saçma, bu nankör lafı...Yağmura kötü hava diyeni kuraklıkla terbiye eder Allah!Şairin bir yakıtı varsa; o da yağmurdur!Ruhsallaşır gök yözü,Kelimeler ıslanırHer aşk bir yağmurlu günle hatırlanırİşler yolunda demektir köyde bulut....Çünkü köyün mal sahibidir topraktırVe toprak, yaradanın hamuru biraz ıslak olmalıdır!Su ve toprak bitmeyecek en büyük aşktır...
Hayatımızın temelinde yer alan hatta var olmamıza sebep olan en önemli unsur imtihandır. Çünkü gönderildiğimiz bu dünyada bir şekilde sınanmaya mahkum kalırız. Bazen en sevdiğimiz insanla sınanırız. Bazense işimizle, gücümüzle ya da yaşantımızla. Bu yüzden imtihanın hayatımızdaki yerini yadsımamız mümkün değildir. Saatler, aylar, günler birbirinin arkasından devam ederken insan denen canlının bu zaman dilimini çok iyi takip etmesi gerekir. Varlığın ötesi yokluk, yokluğun ötesi varlık olabilir. Kısaca bizi sınayan hayata karşı duruşumuza dikkat etmeli ve bize verilen bu sınavda sorulara doğru cevap vermek için çaba göstermeliyiz. Sonuçta hepimizin gayesi bu sınavı geçmek en azından inanmışlar için bu gerekli bir erdem. Hayatınızda girdiğiniz bu sınavı başarı ile tamamlamanız dileğiyle.....
“Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim…Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.”
Evren yuvarlak; çemberde iki yay var. Biri yükselen, biri alçalan. Her insan durmadan hareket halinde. Bazısı iner, bazısı çıkar. Yükselmek istiyorsan, en çok kendini eleştir. Kendi hatalarını görmeyen asla iyileşemez.