Daha çok, nezaketimden söz edelim. Bu nezaket ünlüydü, ama tartışma götürmezdi yine de. Terbiyeli
olmak gerçekten de bana büyük sevinçler veriyordu. Bazı sabahlar otobüste ya da metroda yerimi, görünürde kime layaksa ona bırakmak, yaşlı bir kadının düşürdüğü bir şeyi yerden alıp iyi bildiğim bir gülümsemeyle ona vermek ya da salt benden daha acelesi olan bir kimseye, tuttuğum taksiyi bırakmak şansına erersem, günüm bu yüzden aydınlanıyordu. Dahası, söylemem ge-
rek ki, kamu ulaşım araçlarının grevde olduğu günlerde, otobüs duraklarında, evlerine gidemeyen bazı mutsuz
hemşerilerimi arabama alma fırsatını bulunca seviniyordum. Sonra, tiyatroda bir çiftin bir araya gelmesine olanak sağlamak için koltuğumu onlara birakmak, yolculukta bir genç kızın yetişemediği bir fileye valizlerini
yerleştirmek başkalarından daha sık yaptığım yiğitliklerdi, çünkü bunları yapma fırsatlarını daha dikkatle
kolluyordum ve daha tatlı zevkler alıyordum bu davranışlardan.
Ama işte, haklı yandaydım, bu da vicdanimin rahat olmasına yetiyordu. Doğruluk duygusu, haklı olmanın
verdiği doyum, kendini değerlendirmenin sevinci, bayım, bizi ayakta tutan ya da ilerleten güçlü zembereklerdir.