“ Peki yürekler, insanlara düşlerinin peşinden gitmek zorunda olduklarını neden söylemiyorlar? “ diye sordu delikanlı, Simyacı’ya .
“ Çünkü bu durumda en çok, yürek acı çeker. Ve yürekler acı çekmekten hoşlanmazlar. “
“Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım ? “
“Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın.Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir. “
Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, her zaman yeni dostlar ediniriz.Her zaman aynı insanları görürsek onları yaşamımızın bir parçası saymaya başlarız.Yaşamımızın bir parçası saydıkça da onlar bizim yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar.Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar,canları sıkılır.Çünkü, efendim , herkes bizim yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.
Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez.
“ Bana insanlığın haysiyetini çekip almaya çalıştığımı söylediler ve ben de bunu başaramayacağımı, zira insanlığın sahip olmadığı bir niteliği ondan çekip almanın mümkün olmadığını söyledim . “
“Hiçbir yargılama, kınama, kıyaslama yapmadan kendimize bakmada zorlandığımızı, yetersiz kaldığımızı düşünüyorum çünkü hepimiz kıyaslama yapma , yargılama , değerlendirme , fikir beyan etme üzere eğitilmişiz.”