Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emirhan Çelebi

Emirhan Çelebi
@eimrhan
Sakarya
10 okur puanı
Eylül 2018 tarihinde katıldı
Modern hayat şartları ruh dünyamızı yok etmeye ve zihnimizi meşgul etmeye gayret eder. ... Coşkulu ama bir o kadar da boş bir hayat yaşıyoruz.
Sayfa 21
Reklam
Kibir ve Özgüven
Şu dünyada insana tevazu elbisesi kadar yakışan bir giysi görmedim. Ama insanlar ısrarla kendilerini çirkin, akılsız ve ucuz gösteren kibir elbisesini giymekte ısrar ediyorlar. Bunun en önemli sebebi özgüven eksikliğini sahte özgüven ile kamufle etmek. Çok pahalı, bedeli fazla bir çantayı alamayanların sahtesi ile kendilerini tatmin ettikleri gibi; özüne güveni olmayanlar daha doğrusu onu beslememiş, geliştirmemiş olanlar da; varmış, sanki öyleymiş gibi davranma yoluna gidiyor. Çünkü özgüven pahalı bir sonuçtur. Kendiliğinden olmaz. Bazı bedeller ödenerek, bazı başarılara imza atılarak kazanılan bir şeydir. Ama kibir öyle değil ki; bedava ve ulaşılması kolay bir sonuçtur. Çakma çantanın orijinal olana kıyasla hemen yırtılması, eskimesi gibi kibrin de özgüvene kıyasla raf ömrü çok kısa. Bunu kibirli insanların çok mutsuz, huzursuz, çevresi ile kavgalı olmalarından anlıyoruz.
Sayfa 32
Kimse kendini "yeterli" hissetmiyor artık. ... Taklit hayatlar beraberinde kendine güvensizliği de getiriyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Özgürlük"
Özgürlüğü hak etmeyen hiç kimse özgür olamaz. ... Bir manzara için güneşin ışığı neyse hayatın tüm olaylarında da özgürlük öyledir. ... Elbette özgürlükten kastımız 'kendimizi kontrol etmek'. ... Gerçek özgürlük için kusursuz bir öz hakimiyet gerekir.
Sayfa 32
Çağdaş tıp ve teşhis imkanları "dev adımlarla" ilerliyor gibi görünüyor. Buna bağlı olarak hastalıkların ve hasta sayısının azalması bekleniyor. Fakat tam tersine, "çağdaş tıbbi tedaviler" sonucu hastalıklar hızla artıyor, derinleşiyor, çeşitleniyor, yaygınlaşıyor, direnci artıyor; daha önce hiç bilinmeyen hastalıklar ortaya çıkıyor. Modern tıbbın geldiği bu nokta şaşırtıcı değildir; çünkü hastalıklara yaklaşımı kökten yanlıştır. Modern tıp yüksek ateşte ateş düşürücü, yüksek tansiyonda tansiyon düşürücü, enfeksiyonda antibiyotik, hormon dengesizliğinde hormon takviyesi önerir; yani hastalığı değil, semptomları, daha doğrusu bağışıklık sisteminin bu süreçteki dengeleme çabasını ortadan kaldırmaya çalışır. Bu, tedavi değil, bağışıklık sistemine karşı yürütülen kesintisiz, şiddetli bir savaştır. Bu savaşta, bağışıklık sistemi bütün çağdaş tedavi yöntemlerine karşı kendini muazzam bir şekilde savunur. Gerçek hastalıklar bağışıklık sistemi çöktükten sonra ortaya çıkmaya başlar.
Reklam
Bu konuda gerekeni ve tam da benim demek istediğimi, Jean-Jacques Rousseau çok çok önce söylemiş zaten: "Eldeki para hürriyetin aletidir. Fakat peşi kovalanan para, tam tersine kölelik aletidir." demiş. Bu, kitabın da özetini vermiş aslına bakarsanız.
Sayfa 16
Günümüzde malesef pek çok aile çocuklarının hayatlarını her türlü riske karşı korumaya çalışıyorlar. Onları kendilerince güvenli bir fanusun içinde tutmaya çabalıyorlar. Çocukları adına beyin görevi görüyorlar. Çocuklarının beyinlerinin yapacağı işi üstleniyorlar. Oysa biyolojik alemde risksiz hayat, gelişime kapalı bir hayattır. Eğer birey ya da bir canlı topluluğu risksiz, bol besinli, hastalıksız ve avcısız bir hayatta yeterince süre yaşarsa sonra bir durağanlık sürecine yani biyolojideki adıyla 'stazis' sürece girer. Rahatça üreme, huzur, keyif ve zevk gibi faktörler bir müddet için hayatına hakim olsa da neticede zorlayıcı unsurların yokluğu, organizmaların savunma sistemlerinin azalmasına ve zayıflamasına neden olur. Hızla tüketilen kaynaklar, artan nüfus gibi etkiler, bir süre sonra yaşam alanını yaşanmaz hale getirecektir. Fakat bu gerçekleştiğinde, uzun süreli durağanlığa bağlı olarak keşif ve sorun çözme yeteneklerini kaybetmiş gruplar, hızla elenecektir.
Sayfa 31
Etrafımızda bahçesindeki koyun kesildiği için depresyona giren çocuklar, malesef ailelerin aşırı korumacı tavırları yüzünden tabiata, yaşama ve ölüme yabancılaştırdığımız çocuklardır. Onları gayet doğal bir süreç olan kayıp, ölüm ve fânilik gibi konulardan uzak tuttukça çocuklarımıza iyilik ettiğimizi sanıyoruz ama, malesef, hayatlarında baş etmeleri gereken en büyük gerginlik ve korku kaynağı olabilecek ölüm fikrine hazırlanmalarına engel olarak, onları bu büyük bilmecenin önüne gayet hazırlıksız bir şekilde bırakabiliyoruz. Ölümü anlamadan yaşamı, anlamı ve aşkı anlamak mümkün değildir.
Sayfa 258
... Ölüm bir avcı, biz ise devekuşu. Ölümü görüyor, bizi gördüğünü biliyor, uçup kaçmaya çalışıyoruz. Ne fayda, kaçamıyoruz. Kafamızı dünya denilen bu çukura gömüyor, içinde gözlerimizi kapatıp ölümü unutuyoruz. Biz görmediğimiz, biz unuttuğumuz için ölüm de bizi görmüyor, ölüm de bizi unuttu zannediyoruz.