Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elahnagodre

Elahnagodre
@elahnagodre
Kendim olmakla meşgulüm.
Günümüzde yerkürenin bütünü bir panoptikon durumuna doğru gelişme gösteriyor. Panoptikonun dışı diye bir şey mevcut değil. Bir topyekûnlük söz konusu. İçerisini dışarıdan ayıran bir duvar yok. Kendilerini özgürlük alanları olarak sunan Google ve sosyal ağlar panoptik biçimlere bürünüyorlar. Bugün gözetleme, genelde sanıldığı şekliyle özgürlüğe saldırı şeklinde gerçekleşmiyor. İnsanlar kendilerini daha ziyade gönüllü olarak teslim ediyor panoptik bakışa. Kendilerini soyarak ve teşhir ederek dijital panoptikonun oluşuna bilerek katkıda bulunuyorlar. Dijital panoptikondaki mahkûm aynı zamanda hem kurban hem faildir. Özgürlüğün diyalektiği işte budur. Özgürlüğün kontrol olduğu ortaya çıkıyor.
Reklam
Şeffaflık toplumunda empati temelinde bir cemiyet oluşmaz. Sadece ortak bir çıkar ya da ilgileri olan veya bir markanın çevresine toplanan (brand communities) yalıtılmış bireylerin, egoların tesadüf eseri ortaya çıkan toplaşmalarına ya da kümelenmelerine rastlarız. Bunlar ortak, siyasi bir eyleme, bir Biz oluşturmaya muktedir topluluklardan farklıdır. Ruhları yoktur.
Şeffaflık toplumu, azalan güven nedeniyle kontrole önem veren bir güvensizlik ve şüphe toplumudur. Yüksek sesle dile getirilen şeffaflık talebi toplumun ahlaki temelinin kırılganlaşmış olduğunun ve dürüstlük, doğruluk gibi ahlaki değerlerin giderek önemini yitirdiğinin bir göstergesidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bentham'ın panoptikonunun içinde yer alanlar gözcünün sürekli varlığının farkında iken dijital panoptikonun sakinleri özgür olduklarını zannederler.
Günümüzde medyadaki bütün resimler az çok pornografiktir. Lütufkârlıklarından ötürü punctum'dan, semiyotik yeğinlikten tamamen yoksundurlar. Bu resimler bize dokunabilecek, bizi yaralayabilecek hiçbir şeye sahip değildir. Olsa olsa like/beğendim nesnesi olabilirler.
Reklam
Kapitalizm her şeyi meta olarak sergileyip aşırı görünürlüğe teslim ederek toplumun pornografikleşmesini en uca götürür.
Çekip gittiğimizde, sanki çok biliyoruzdur: Kalırsak neler olacağı hakkında, bilebileceğimizden çok daha fazlasını biliyormuş gibi davranırız. Kendimizi belli şeylerden kurtarmak adına gelecekle ilgili her şeyi biliyormuş numarası yapmamız gerekir ve bunu kabul etmek illa zulme (mazoşistçe) katlanılmasını öğütlemek değil, seçenekler hakkında farklı şekilde düşünmektir. Bazen, belki de farkına vardığımızdan daha sık, yaşadığımız deneyimlerden ziyade yaşamadığımız deneyimlerle ilgili bilgiye sahipmişiz gibi sürdürürüz hayatımızı.
“İnsan insana devreder sefaleti. Giderek derinleşir kıta kabuğu gibi. Çıkıp git oradan bir an önce Ve çocuk yapma sakın sen kendin de.”
Sayfa 96 - Philip LarkinKitabı okudu
Yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıplara gebe olduğunda trajik bir hal alır.
“Doğuştan getirdiğimiz tek bir kusur var: Hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimize inanıyoruz... Bu kusurumuzu gidermedikçe dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer gibi görünecektir. Çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, insanların mutlu bir yaşam sürdürmelerine olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız... İşte bu yüzden neredeyse bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür.”
Sayfa 244 - Kırık Bir Kalbin Tesellisi (Schopenhauer)Kitabı okudu
Reklam
Değeri yakalamaya çalışmak yerine tatmin, zevk, öğrenme, beceri, kişisel büyüme ve yaşamınızdaki diğer kişilerle iletişim konularını hedefleyin. Kendinize gerçekçi hedefler belirleyin ve onlar üzerinde çalışın. Bunları öyle sevindirici bulacaksınız ki son tahlilde bir aptalın altınından fazla alış gücü olmayan "değer" kavramıyla ilgili her şeyi unutacaksınız.
Sayfa 333Kitabı okudu
Bir şeyi istemekle ona gereksinim duymak arasında fark vardır. … SEVGİ, YETİŞKİN BİR İNSANIN GEREKSİNİM DUYDUĞU BİR ŞEY DEĞİLDİR!
Sayfa 314Kitabı okudu
Ertelemenizin bir olası nedeni de, kendinizi motive etmek için uygun bir sisteminizin olmamasıdır. Kendinizi bir yığın "gereklilikler" "zorunluluklar" ve "-meli-malı" larla kamçılamaya çalışarak yapmak istediğiniz şeyi baltalayabilir ve sonunda öyle bir duruma gelirsiniz ki, hareket etme arzunuz yok olup gitmiş olur. Harekete geçeceğim derken kendinizi öldürecek yolları seçerek yenik düşmüş olursunuz. Dr. Albert Ellis bu zihinsel tuzağı bir "must-erbation" (-meli -malılarla mastürbasyon) olarak tanımlıyor. Sözlüğünüzdeki baskı sözcüklerini yok ederek kendinize bir şeyler yapmayı söyleme yolunu yeniden formüle edin. … Gereklilikleri isteklere çevirirseniz, kendinize karşı saygılı davranıyor olursunuz. Bu, seçme özgürlüğü ve kişisel saygınlık ya­ratacaktır. Ödül sisteminin daha iyi çalıştığını ve kırbaçtan daha uzun sü­re işe yaradığını göreceksiniz.
Sayfa 130Kitabı okudu
Yaptıklarınız sayesinde değer kazanamazsınız. Başarılar size tatmin getirebilir ama mutluluk değil. Başarılara dayalı özgüven "sahte" bir güvendir, gerçek değildir!
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.