Doğal insan içgüdüsel olarak kendini sever ama asla kendini yeğlemez. Sadece toplum içinde öğrenilir kendini yeğlemek. İnsan kendini sevmeyi yeniden öğrenebilmek için uzun mu uzun bir yol tepmelidir.
Hatırlamak dışında ne yapacak ne de inanacak bir şey kaldığında, yürümek, bütün umutlardan ırak ve beklentilerle zehirlenmemiş mevcudiyetin o mutlak yalınlığına dönebilmeyi sağlar.
Gidiyordum, yumruklarım delik ceplerimde; Paltom bile hayaliydi artık; Göğün altında yürüyordum, İlham Perileri! Ve kul köleydim size; Ah tanrım, ne muhteşem aşklar düşledim!
Eğer ruh o kadar az bir şeyse, yalnızlık duygumuz nereden gelmektedir? Hangi mekânı işgal etmektedir? Ve nasıl bir hamlede, yitip giden muazzam gerçekliğin yerini almaktadır?