Hiçbir şey zekayı, tutku yüklü bir şüpheden daha fazla keskinleştiremez; hiçbir şey bir çocuğun aklını zamanından önce ne avladığını bilmeden doğru iz üzerinde giden birinin duygularından daha çok olgunlaştıramaz. Bir meltemin yerle bir edebileceği zayıf bir duvarla ayrılmış olan, büyüklerin o "gerçek dünya" dedikleri şeyden çocuklar genelde ayrıdır.
Bazen çok sevmenin doğru sevmekten daha kıymetli olduğuna inanarak ihanet eder, yaralar, çürütürüz sevdiklerimizi ve çürüdü diye de öfke duyarız, nefret besleriz ona.
Ey bîçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil belki bir nevi dermandır. Çünki ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi’ olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor.. tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darb-ı mesel dillerde destandır ki; “Musibet zamanı çok uzundur, safa zamanı pek kısa oluyor.”