Herkes bir ömür cennetin anahtarını aradı…
bir hazine ya da bir kimya, bir iksir,
mutluluğun sırrını yanlış şeyde arıyorlar.
orada olmadığı malumdur.
bu hazineyi hayal edenler, bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar.
tüm bu mantık tek kelimeyle özetlenebilir: ister buna “anahtar” deyin ister “remz”…
ama hiç de öyle karmaşık değildir bu.
yüce allah bu
bunca vakittir seni aramakla meçhulüm süheyla
saklarım kendimi buradan,
tanımasın diye sancıma ağrı kesici bastıranlar,
süheyla koydum adını artık bulamazlar;
bir sen biliyorsun seni, bir sen biliyorsun
bir sen, bir hakikate boyun büküp,
adını koymadan, buyruklara çekip gittin
ve gitmem gerek biliyorum
biliyorum ki acıyla doğmuş, doğacak olan
ve
Seninle karşılaşıp solduğum andı ölüm
Yüzüne baktığında tutuşup yandı ölüm
Çoğaldıkça çoğalan bir sevda ülkesinde
Ellerine dokundun; sana inandı ölüm
O efsunlu, yağmurlu, hercai gözlerinden
Uçan kelebekleri mutluluk sandı ölüm
“öğrendim kalbin kanla birlikte dert pompalayıp,
vücudun her yerine dağıttığını,
vuslata teminat bildim birden ayrılan yolları
biliyordum ki büyük ayrılıklar getirecekti
büyük kavuşmaları,”
|
"Ölümü yaşadım ölmeden önce
Bana sonsuzluğu beklemek düştü
Mazide benim de yüzüm gülmüştü
Uyandım, mutsuzluk geri dönünce
Ölümü yaşadım ölmeden önce
Bana sonsuzluğu beklemek düştü"