Hz. Musa, gençlik günlerinde çobanlık ederken, sürüden bir koyun kaçar. Hz. Musa peşine düşer. Çarıklarını çıkarır, koyunu yakalamaya çalışır. Akşama kadar kovalamaca devam eder. Hz. Musa'nın ayakları şişer. Sonunda koyunu yakalar. Merhametle arkasını, başını okşamaya, koyunun anasıymış gibi onu sevmeye koyulur. Bir parça bile öfkelenmez, kızmaz. Şefkatle koyuna şöyle der: " Diyelim bana acımadın, kendi kendine neden zulmettin? "
Allah o anda meleklere der: " Peygamberliğe Musa yaraşır. "
Mevlâna'nın naklettiği bu kıssa " Allah, peygamberliği kime vereceğini en iyi bilendir. " (En'am, 124) ayetinin güzel bir tefsiridir. Koyunlara çobanlık yapan Hz. Musa, insanlara da çobanlık yapmaya layık görülmüştür. Zaten her peygamber kavminin çobanı değil midir?
Dünyadaki halimiz, denize inci niyetiyle dalan dalgıçlara benzer. Her biri cevher ve inci ümidiyle eline ne geçerse torbasına doldurur. Dışarı çıktıklarında kimin inci, kimin boncuk veya taş topladığı ortaya çıkar. İşte, mahşer günü buna benzer.
Namaz, mü'minin günde beş defa Allah'ın huzuruna kabulüdür. Namazın pek çok sırları vardır. Bunlardan bir kısmını Mevlâna şöyle anlatır:
" Namaz tekbirle girmek ' İlahî, biz senin huzurunda kurban olduk. ' demektir. ( Tekbir getirerek kurban kesildiği gibi, tekbirle namaza girmek de, ' Allah'ım, canımız sana feda olsun! ' anlamındadır.
Namazda kıyama durmak, Allah'ın huzurunda kıyametteki muhasebeyi hatırlatır. Biraz sonra, utancından, ayakta durmaya dermanı kalmaz, rükûya eğilir.
Başı rükûda iken ' Hakkın suallerine cevap ver ' diye İlâhi ferman gelir. Rükûdan başını, mahcup olarak kaldırır, ayakta duramaz, yüz üstü secdeye kapanır.
Tekrar ona, ' Secdeden başını kaldır! Yapmış olduklarından haber ver ' diye ferman gelir. O, mahcup bir halde başını kaldırırsa da, tekrar yüzü üstüne kapanır.
O ağır yükün tesirinden dizleri üstüne çöker.
Sağa selam verir; enbiya ve melaike tarafına bakar, onlardan şefaat talep eder. Onlar derler: Çare ve yardım günü geçti. Çare, dünyada olabilirdi. Orada salih amellerde bulunmadınız, o günler gitti.
Sola selam verir; akraba ve taallukatı tarafına bakar. Oradan da bir fayda göremez.
Herkesten me'yus olunca, dua için iki elini kaldırır. ' Ya Rabbi, cümleden ümidimi kestim. Kuluna melce ancak Sensin. Senin rahmet ve mağfiretine nihayet yoktur. ' der.
Ne mutlu namazını bu hassasiyetle kılabilenlere!
Mümin tertemizdir ve öyle olmalıdır. En küçük bir hatası bile hemen göze batar. Kâfir ise, her tarafı hatalarla dolu olduğundan, bu hataları o kadar dikkati çekmez. Mevlâna'nın ifadesiyle ' demirci zenci olursa, duman onun yüzünde bir iz bırakmaz. '
' Her kap içindekini sızdırır ' derler. İnsanın ruhunda gizlenenler, söz ve davranışlarına yansır. ' Ağzınızı her açışta başkaları oradan içinizi seyreder ' denilir.
İnsanlar büyüdükçe uğruna ağlayabilecekleri şeyler ne kadar da değişiyor. Ben de çocukken, bir elma şekeri veya bir pamuk helva için ağlayabilirdim. Oysa şimdi pamuk helvacıları ancak küçük çocuklar ağlayınca fark ediyorum.