'Hayatta seni mutsuz eden şeyler hep olacak. Ama başkaları için mutlu olabilirsen, elinin altında her zaman bir mutluluk kaynağı olur. Başkaları adına hissettiğin sevinç her gün milyonlarca farklı yoldan orada olur. Diğer insanlara bakıp onlar adına mutlu olmak istediğinde, kendi başına ne gelirse gelsin her gün mutlu olabiliyorsun.'
'Depresyon ve kaygının insanların kendilerini çok şaşkın ve çaresiz hissetmeleriyle bağlantılı olduğunu kesinlikle anlayabiliyorum. ...Hiçbir konuda kontrol sahibi olmadığımız bir toplumda yaşamak insanlar için çok zor bence. Ekonomik hayatın üzerinde kontrolün yok, çünkü iş sahibi olman bile pamuk ipliğine bağlı; bir işin varsa da, işyerine gidip orada haftada kırk, elli, altmış, seksen saat geçiriyorsun. Özgürce konuşma hakkın yok. Herhangi bir konuda oy verme hakkın yok. Ona göre kaygı ve depresyon bir tür biyolojik arıza filan değil, bu durum karşısında gayet akla uygun tepkiler.'
'Şöyle demişti bana Michael: İnsanı hasta eden şey işin kendisi değil, üç farklı nokta. Birincisi, denetim altında olduğu, bir sistemin içinde anlamsız bir çark olduğu hissi. İkincisi, ne kadar sıkı çalışırsa çalışsın herkes gibi muamele göreceği ve kimsenin dikkatini çekmeyeceği hissi- harcanan efor ile mükafatı arasındaki dengesizlik, diyor buna Michael. Ve üçüncüsü, hiyerarşide aşağılarda olduğu, köşe ofiste oturan kodamana kıyasla önemsiz, düşük statülü biri olduğu hissi.'
'Umutsuzluğu hafifleten herhangi bir şey antidepresan olabilirdi. Kimyasal antidepresanların çoğu insanda işe yaramıyor olması antidepresan fikrinden vazgeçilmesini gerektirmiyor. Ama daha iyi antidepresanlar aramamızı gerektiriyor- ki bunlarda ilaç şirketlerinin bizi düşünmeye alıştırdığı antidepresanlardan çok farklı bir görüntüye sahip olabilir.'
'Oysa ki, diyor Sam, sana sadece beyninde bir sorun olduğunu söylesem, ''durumun kontrolü senin elinde değil, yapabileceğim bir şey yok, demiş olurum. Tam bir saçmalık bu. Uzun vadede seni ne hale getireceğini düşünsene..'
'Değişen bir şey yokken, bıraktıklarında yine aynı yerde olacaklarsa antidepresan kullanmanın anlamı yok. ...Bir şeylerin değişmesi gerekiyor, yoksa aynı yere geri dönersiniz.'
'Sigarasından bir nefes çeken Taina, modern toplumda insanın morali bozuk olduğunda ''bunun ona özgü olduğu hissettiriliyor,'' dedi. ''Bir tek sen böylesin. Çünkü başarılı olamadın-çok daha fazlapaa kazanacağın işe giremedin. Kabahat sende. Kötü bir babasın. Ama sonra sokağa çıkınca birçok insan birdenbire şunu farketti: Hey, ben de aynıyım! Bir tek ben böyleyim sanıyordum. ...Bir çok insan bana bunu söyledi-kendimi nasıl kaybolmuş ve depresif hissediyorum, ama şimdi, tamam. ...Savaşçıyım ben. Kendimi iyi hissediyorum. Köşenden ağlaya ağlaya çıkıp sonra savaşmaya başlıyorsun.''
Çektiği dumanı benden uzağa, havaya doğru üfledi. ''Değişiyorsun,'' dedi. ''Kendini güçlü hissetmeye başlıyorsun.''
'Rufus ağır depresyon ya da kaygı yaşadıkları için kendisine gelen hastalarına şöyle diyor: Rahatsız hissettiğin için deli değilsin. Arızalı değilsin. Kusurlu değilsin. Bazen de Doğulu filozof Jiddu Krishnamurti'den alıntı yapıyor: 'Hasta bir topluma iyi uyum sağlamış olmak sağlık ölçütü değildir.'
'Hayallerinizin büyüklüğü, geleceğe bakışınıza ve ufkunuzun genişliğine bağlıdır.
Çetin Altan, ''Güneydoğu'daki bir ağanın milyarları ıstakoz ve şampanyanın tadına bakmaya yetmez.'' der.
'Para, itibar ve mal mülke odaklandığınızda tüketim toplumu sizden sürekli daha fazlasını istiyor. Kapitalizm sizden sürekli daha fazlasını istiyor. Patronunuz sizden sürekli daha fazla çalışmanızı istiyor. Bunu içselleştirip şöyle düşünüyorsunuz: Daha fazla çalışmam gerekiyor çünkü benliğim itibarıma ve kazanımlarıma bağlı. Bunu içselleştiriyorsunuz. İçselleştirilmiş bir tür boyunduruk bu.'