Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ah şimdi bunlar rokoko Yanlızım bir de uzaktayım Hani ölmek işten değil Matmazel Ay da olmasa
Bliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası
Reklam
Göçebe bir takvimden alıyorum günlerimi Sen pazar gibisin Ben cumartesi Sendeysem geride kaldım demektir Bendeysem, yoksun
Bunlar mı müslüman Arap ?
Yakın mesafeden isyanın büyüklüğü beni etkiledi. Bu halim selim nüfuslu vilayet aniden karakterini sıradan göçebe hırsızların bozgunundan, Türkiye'ye karşı bir patlamaya dönüştürmüştü. . . Doğu'yu kutsal bir savaşta bize karşı dolduracak olan din faktörüne rağmen Türklerle savaşıyorlardı.
"Sonra içime ve hatta dışıma kapandım. Küsmek gibi bir şey. Bir çeşit gölge fesleğeni. Bir çeşit olmayan hayat. Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. Epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu. Bir yığın insan tanıdım.. Ama hep yalnızdım..." #didem madak
Reklam
Bir göçebe miydi insan bu yeryüzünde? Gözünü açtığında başlıyordu göçebeliği, kapatıncaya kadar da sürüyordu. Asıl yurdunu bırakıp gelmişti, asıl yurduna hasretle yönelerek aşkla gitmek için. Göç ise, mihnetti, hasretti, yokluklar ve yoksunluklardı, acılara gark olmak; ama acılar elinde yenik düşmemekti.
Sayfa 75
556 syf.
·
Puan vermedi
Tarih derslerinde yüzeysel okuyup ya da anlatıp geçtiğimiz ekonomik Buhran, insanların yaşamış olduğu acılarla, açlıkla, bir kuruş kazanabilmek için göçebe gibi oradan oraya sürüklenen insanlarla, zengin toprak sahiplerinin fakiri ezişiyle hiçte yüzeysel ele alınacak bir konu olmadığını gösteriyor. Bir zamanlar yaşanmış olan bu durumu ya da herhangi bir tarihsel olayı anlayabilmeniz için evvela kendinizi o insanların yerine koymanız gerekir. Ben Kitap boyunca o insanlarla yaşadım, o insanlarla toprağımdan sürüldüm, o insanlarla birlikte aç kaldım, o insanlarla kamyona binip iş aradım durdum. Ve en acısı da neydi biliyor musunuz? Bebeğimi ben kaybettim ve onu emziremediğim sütümle aç kalmış ölmek üzere olan adamı yaşasın diye kendi sütümle ben emzirdim. İşte burada insanın içi burkuluyor değil mi? Burkulsun, burkulsun ki insan olduğumuzu tekrar ve tekrar hatırlayabilelim. Cümlelerimin sonuna doğru yaklaşırken şunlara da değinmek istiyorum. Kitap bizlere tarih-sosyoloji-psikoloji vs. derslerinde kolay kolay öğrenemeyeceğimiz şeyleri bizzat yaşatarak öğretiyor. Herkesin okuması ve bu acılara şahit olması gerekiyor. John Steinbeck yine muhteşem bir yazar olduğunu Gazap Üzümleri ile çok net bir biçimde göstermiş. Kitaptan bir alıntıyla sözlerimi bitirmek istiyorum: “Gece karanlıkta ortalıklarda olacağım. Bakabileceğin her yerde olacağım. Aç insanların karnını sayesinde doyuracağı bir kavga varsa ben orada olacağım. Nerede polis birini dövse ben orada olacağım. İnsanların çılgına dönüp haykırışında ben olacağım.
Gazap Üzümleri
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035,3bin okunma
Onun elinden verdiği KIMIZI içti(kuruluş osman yalanmış :d)
Osman Bey'in istiklalini alması ise 1299(1301(?)) yılında olmuştur. Bu da İlhanlı Gazan Han'ın Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat'ı tevkif ettirerek Azerbaycan'a göndermesi olayı ile başlar. Selçuklu sultanının uğradığı bu ağır hakaret Selçuklu Devletinin sonu oldu. Selçuklu beyleri ve askerleri dağılarak mahalli Türk beylerine katılmaya başladılar. Bunların büyük bir çoğunluğu Bizans ucunda kurduğu kararlı idare ile ün salan Osman Bey'e katıldı. İlhanlı - Moğol hakimiyetine rıza göstermeyen göçebe Türk ve Türkmen boyları da Osman Bey'in topraklarına çekildiler. Böylece Osman Bey'in buyruğu altında oldukça kalabalık bir Türk gücü toplanmış bulundu. Bunların önde gelenleri dağılan devleti yeniden derleyip toplayacak, gerek Bizans'a, gerek Ilhanlılara karşı Türk ülkesini savunacak bir başkan olarak Kayı Han soyundan olmakla han olmaya hakkı ve liyakati bulunan Osman Bey'i seçtiler. Türk Oğuz töresine göre yapılan bu seçim bir törenle son buldu. Herkes birer birer Osman Bey'in önünde diz çökerek onun elinden verdiği kımızdan içti.
Sayfa 18
Bir daldır uykusuzluk Sallanır sürekli gecede
Reklam
Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası..
Senin güneş sarnıcı gözlerin Ölüm yası içindeki bir evde Olmaması gereken bir şey gibi, kırılan bir ayna gibi. Bu saatlerde. Çarmıhını yanından eksik etmeyen bir İsa gibi
Ellerim gece yatısına çağrılmış Ve Telâşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi Yüzüm giyotine abone
Yanımdaki hep bir gazetede Marilyn Monroe'nun resimlerine bakıyor Marilyn Monroe öldü diyorum ona Ölümü siyah bir kâkül gibi alnına düşürmesini bildi Şimdiyse Cennette Nietzsche'nin metresi olması gerekir
Çık gel bir kez daha yıkıntılardan Çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.