Gönderi

572 syf.
10/10 puan verdi
·
13 günde okudu
“Aşk bir ağaç gibidir: Kendiliğinden yetişir, kökleriyle tüm benliğimizin derinliklerini sarar ve yıkıntı halindeki bir yürekte yeşermeye devam eder. Bu tutkunun ne kadar körse, o kadar inatçı oluşunu açıklamak mümkün değildir. Kendi içinde tutarlı olmadığında daha güçlüdür.” Böyle tanımlıyor aşkı Victor Hugo, Notre Dame’ın Kamburu’nda. Victor Hugo, Fransa’da siyasetçi yazar kimliği ile etkili bir kişiliktir. 1163'te yapımına başlanan ve 1345’li yıllarda tamamlanan fakat 19. yüzyıl başlarında bakımsızlığından ötürü yıkım kararı verilen Notre Dame Katedralinin kurtarılması ve halkın dikkatini çekmek için yazdığı Notre-Dame de Paris romanı, yıkım kararına karşı kampanya başlatılmasını sağlayarak katedralin yenilenmesinde büyük rol oynamıştır. Bu yönüyle Victor Hugo, hem toplumsal sorunu “yansıtan” hem de toplumu “yönlendiren” bir yazardır. (Larousse) Kitabın adına bakacak olursak ; Victor Hugo'nun bu romanı, çoğumuz tarafından, Notre -Dame'ın Kamburu olarak bilinir; oysa bu romanın gerçek adı değildir. Romanın asıl adı, Paris'te Ortaçağdan kalma bir kilisenin adı olan Notre - Dame de Paris'tir. Şüphesiz çevirmenler, kilisenin adının Türk okuyucuları için etkileyici olmayacağını düşünerek, romanı Türkçeye çevirirken Notre - Dame'ın Kamburu olarak adlandırmışlardır. Ancak, Notre - Dame Paris ile Notre Dame'ın Kamburu arasında fazla bir kelime farkı olmasa da, anlam bakımından bu iki başlık birbirinden çok farklıdır. Öyleyse Notre Dame de Paris'i Notre Dame'in Kamburu olarak çevirmek oldukça hatalıdır. Romanın başlığını mutlaka Türkçeleştirmek gerekiyorsa, Paris Notre - Dame Kilisesi veya doğrudan doğruya Notre - Dame Kilisesi demek daha yerinde olur. Çünkü romanın asıl konusu, romandaki kamburun aşk öyküsü değiI, Notre - Dame Kilisesi'dir. Hugo da bu nedenle romanına bu kilisenin adı olan Notre - Dame de Paris adını vermiştir. Yıkılmak istenen bir katedralin, Notre-Dame katedralinin romanı diyebileceğimiz Notre-Dame de Paris’ i tercüme eden çevirmenler Türk okuyucularının duygusal okuma özelliklerini dikkate alarak “Notre-Dame’ın Kamburu” diye tercüme edecekler ve bu isim çok da tutulacaktır. Çünkü Türk okuyucusu bir katedralin hikâyesinden ziyade sıra dışı bir görünüme sahip, “öteki/farklı/garip” olarak kabul edilen çirkin, kambur, kör ve sağır birisinin hayatını okumayı tercih edecektir. Bununla birlikte Notre-Dame de Paris romanının diğer dillere yapılan çevirilerine baktığımızda da “Notre-Dame Katedrali” yerine Türk çevirmenlerinin yaptığı gibi “Notre-Dame’ın Kamburu” olarak tercüme edildiğini görmekteyiz: “İngilizce: The Hunchback of Notre Dame, Almanca: Der Glöckner von Notre Dame, İspanyolca: El Jorobado de Notre Dame, İtalyanca : Il gobbo di Notre-Dame.” Buradan hareketle, romanın başkahramanı Quasimodo’nun “farklı” olması nedeniyle ön plana çıkartılarak okuyucu kitlesinin ilgisi sağlanmıştır diyebiliriz. Bir başka deyişle her toplum, “öteki” olanı yani farklı olanı tanımaya meraklıdır. Çevirmenler de bu merakı isteklendirme aracı olarak kullanmıştır. Romanda hangi dönemden, hangi tarihi kişilerden ve nasıl söz ediliyor? Victor Hugo zamanının modasına uymuş, Ortaçağı seçmiştir. Uzun zamandır hor görülen ve bilinmeyen Ortacağ, Hugo eserini yazdığı sırada rağbetteydi. Ortaçağ eserlerinde, kendi romantik fikirlerinin özünü bulan romantik yazarlar, Ortaçağın övgüsünü yapmaya başlamışlardı. Notre - Dame de Paris'de XI. Louis zamanında, 15. yüzyıl Paris'i söz konusudur. 15. yüzyıI Paris'i, dar karanlık sokaklarıyla ,iyi kötü insanlarıyla, o yüzyıla özgü olaylarıyla, romantik bir aşk öyküsü arkasında canlı bir şekilde gözlerimizin önüne serilmektedir. Notre - Dame de Paris'te Ortaçağı sembolize eden Notre Dame Kilisesi, sanki romanın gerçek kahramanıdır. Olayın önemli bir bölümü bu kilisede geçer. Hugo bize Notre - Dame de Paris'yi uzun uzun tasvir eder, bütün güzelliği ile gözlerimizin önüne sermeye çalışır. Onun asıl anlatmak istediği yalnızca 15. yüzyıl Paris'i değil, bütün Ortaçağ'dır. Bunu da 15. yüzyılda birkaç yüzyıllık geçmişi olan Notre - Dame Kilisesi vasıtasıyla yapmaya çalışır. Tarihi anlatmak için bir aşk öyküsü vasıta olarak kullanılmıştır. Şüphesiz hiçbir tarihi kişiliği olmayan romanın kahmanları da birer vasıtadır. Daha doğrusu bu kişiler birer rehberdir. Okuyucu Ortaçağ müzesini ,gezmeye gelmiş bir turist, Ouasimodo ve Esmeralda da mesleklerini ,iyi tanıyan birer rehberdir. Yazar, Notre - Dame Kilisesi'ni, Paris'i halkıyla, sokaklarıyla, eğlenceleriyle tanıtmak için okuyucuları bu kişilerin peşine takmıştır. Hugo'nun üslubunda imajların önemli bir yeri vardır. Dili zengindir. Klasikler gibi güzel kabul edilen kelimeleri değil, her türlü kelimeyi kullanır . Olayların anlatımında, tasvir:!erinde, düşüncelerini sergilemede, diyaloglarında, cümleler net, açıktır. Tasvirleri sade, canlıdır. Sıfatları bazen aşırı bir şekilde kullanması belki eleştirilebilir. Ancak dili akıcıdır, sadedir, canlıdır . Notre - Dame de Paris tarihi bir romandır ama bir şairin romanıdır. Notre - Dame de Parıis'nin üzerinde durulması gereken bir başka özelliği ise, romanın kahraamanı Quasimodo'nun çok çirkin bir yaratık oluşudur. Quasimodo kamburdur, topaldır; bir gözü kör, kulakları sağır, oldukca çirkin, fiziki bakımdan tiksindirici biridir. Hugo'nun böyle birini romanın kahramanı olarak seçmesi tabii ki rastgele değildir. Bu seçim de yine klasisizme bir tepkidir. Klasik yazarlar, gerçeğin yalnız bir yönünü görmüşler ve hep güzel olanı işlemişlerdir. Oysa çirkinlik de bir gerçektir. Her çirkin olan kötü demek değildir. Quasimodo çirkindir, korkunçtur ama, ruhı güzelliği vardır. Hugo'ya göre yazar hür olmalıdır. Ona göre şiir büyük bir bahçedir ve orada yasaklanmış meyve yoktur. Bu düşüncesini romanda da uygulamış. Quasirnodo'yu yaratmıştır. Onun eserilerinde yalnız güzel olan, yüce olan yoktur. Güzel Esmeralda'nın yanında çirkin Quasimodo vardır. Çirkinle güzel bir aradadır. Tıpkı tabiatta olduğu gibi Quasimodo fiziken çirkin ama, ruhen yücedir. Hugo'nun istediği, tabiat, gerçek ve yerel renktir. Bu da Notre - Dame de Paris'de fazlasıyla vardır. Kitabın içeriğine bakacak olursak; "Quasimodo", Paskalya'dan sonraki ilk pazara verilen addır aslında. XX. yüzyıl Parisi'nde Notre-Dame Kilisesi'nin ön avlusundaki kerevete, kimsesiz bebekler bırakılırdı. Başrahip Frollo, böyle bir günde bulduğu sakat bebeği himayesine aldı ve ona Quasimodo adını verdi. Onu büyüttü ve zangoçluk işini verdi; ancak çanın sesi altın kalpli Quasimodo'nun giderek sağır olmasına yol açacaktı. Quasimodo, koruyucusu kabul ettiği Frollo'ya büyük bir sevgi ve bağlılık duyarak büyür. Oysa başrahip karanlık içdünyasına hapsolmuş, dizginleyemediği nefretinin pençesinde kıvranan biridir. Hayatı, çanlar ve Notre-Dame Kilisesi'nden ibaret olan Quasimodo, güzeller güzeli çingene kızı Esmeralda'ya, ilk görüşte büyük bir aşkla vurulur. Ne var ki başrahibin gözü de Esmeralda'dadır. Esmeralda'nın dünyasındaysa Yüzbaşı Phœbus'ten başka hiç kimseye yer yoktur. Artık sevgi ile nefretin, iyilik ile kötülüğün kıyasıya mücadelesidir yaşanan. Victor Hugo, olayları ince ince ördüğü Notre-Dame'ın Kamburu adlı ünlü eserinde, insan hayatında kaderin yerini de sorgulamış, kaleme alındığından bu yana birçok sanat eserine, özellikle de filmlere esin kaynağı olan muhteşem bir roman çıkarmıştır ortaya. Okumak için geç kaldığım eserlerdendi, keşke daha önce okusaydım dediğim ve sonunda çokça düşündüğüm bir eser. 2020 de okumuş olsam da eseri güzelce anlayıp incelemek istedim o yüzden 2021'in ilk incelemesi olsun. İncelerken birçok kaynaktan yararlandım. Ayrıntılı şekilde okunmasını tavsiye ederim. Aşağıda linkler olacak. Keyifli okumlar dilerim :) dergipark.org.tr/tr/download/art... kafkas.edu.tr/dosyalar/sobede...
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202233bin okunma
·
147 görüntüleme
Dilara okurunun profil resmi
Eline sağlık, güzel bir inceleme olmuş.
Özlem•• okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, keyifli okumalar 🌸
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.