Gönderi

Dan Dan Dan :) Atatürk, Hatay meselesini hızlı bir şekilde çözmek istiyor, bunun için Falih Rıfkı ile Halide Edib'i, genellikle Fransız diplomatlarının gittiği lüks bir lokantaya yemeğe davet ediyor. Yemekler yenilip çaylar (!) içildikten sonra Ata, Hatay meselesini açıyor ve yüksek sesle mesele hakkında bağırıp çağırmaya başlıyor. Elbette etraftaki masalarda oturan Fransız diplomatlar çaktırmadan kulak kesiliyorlar. Ata bir ara öyle kızıyor ki, elini beline atıp silahını çekiyor ve havaya birkaç el sıkıyor. Dan dan!.. "Hatay benim ve Türk Milleti için namus meselesidir, benden nasıl vazgeçmemi istersiniz?" diye Halide Edib Hanım'a bağırıyor. Fransızların ödü kopuyor ve durumu akşamleyin hükümetlerine bildirip, "Amanin burada işler bildiğiniz gibi değil, verelim kurtulalım" diyorlar ve sonuçta biz Hatay'ı alıyoruz. Meçhul yazar, bu müthiş hadisenin sonunu "Ve işte Atatürk'ün dehâsı" diye noktalamış... Bu güzel yazıyı okuyunca, aklıma lise yıllarında Aslan Yürekli Rişar'la Fransız Kralı Filip arasındaki hayalî tavla maçı geldi; oradan Rişar'ın Selahaddin Eyyubi'ye, "Kardaş gel sana bacımı vereyim; sen mert düşmansın, seninle akraba olak gurban" teklifinde bulunmasını, bu teklife Selahaddin'in, "İyi de evdekine ne diyeceğiz; yengen gözümü oyar valla!" diye cevap vermesini hatırladım. Yahu atıyorsunuz, bari biraz kitap okuyun ey azizler. Hatay Meselesi 1937 civarı. O tarihte Halide Edib Hanım Fransa'da; üstelik 1925'te kocası Adnan Adıvar'la çıktığı gönüllü sürgünü 1939'a kadar sürmüştür. Karı-koca Adıvar'larla Atatürk'ün arası, Terakkiperver ileri gelenlerinin ketenpereye getirilip darmadağın edilmesinden beri fena halde açık. Resmen küskün, hatta biraz da muarızlar birbirlerine... Ne lokantası, ne tabancası, ne diplomatı? Baştan aşağı hayal mahsulü... Gül gül, yerlere yıkıldım resmen. Yahu adamdaki hayal gücünün zenginliğine bakar mısınız?..
Sayfa 125 - Kapı
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.