Gönderi

450 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Aziz Nesin’in güldürmeyen, hüzünlendiren, yüreğinizi acıtan on iki yaşına kadar olan çocukluk anıları. ️Çocukluğumu hiç yaşamadım. Çember çevir­medim, zıpzıp, bilya alamadım elime. Uçurtma uçurmadım. Elbende, sobe, körebe, birdirbir, uzuneşek, kovalamaca oynamadım... Hiç, hiçbişey... Çocuk olmuş tek günüm yok yaşamımda... Oysa öyle se­verdim ki koşup oynamayı... Babasının oyun oynamayı ayıp, günah saydığı için oyun oynamamış, oyun arkadaşları olamamış bir çocuk, ama yine de gizli gizli kendi kendine oyun oynayan bir çocuk Nusret. ️Bir müşteri oluyorum, bir bakkal oluyorum. Müşteriyle bakkalı pazarlık ettiriyorum. Sesli sesli konuşuyorum, sessiz sessiz konuşuyorum. Suçlu suçlu bakkalcılık oynuyorum. Babam görse, duysa bakkalcılık oynadığımı, beni çok ayıplar. Kaşlarını çatıp, -Sen çocuk musun? der. -Hadi derslerine çalış! der. -Ezberinden çıkmıştır bazı sûreler, bir hatim daha indir!... der. Dokuz yaşındayım. Beni, çocuk olmadığıma iyice inandırmışlar. Onun için, Güllü Halanın bahçesinde gizli gizli, suçlu suçlu bakkalcılık oynuyorum. Yoksulluk içinde geçen, oradan oraya taşınan, tek göz odada yaşayan bir aile. Ama bütün yoksulluğa rağmen tok gözlü bir çocuk. Özendiği şey küçükte olsa kitap dolusu bir oda ve düzgün yamalı çoraplar. ️Yoksulluk kimi insanı açgözlü, kimi insanı da tokgözlü yapıyor. Beni tok gözlü yaptı. Küçük yaşına rağmen adaletsizliği, haksızlığı görüp kendi kendine sorgulayan bir çocuk Nusret. ️Öyle büyük, öyle büyük bir adam olaca­ğım ki, bütün bu haksızlıkları kaldıracağım. O kadar da çok haksızlıklar vardı ki, bu kadar büyük haksız­lıkları ortadan kaldırmak için ister istemez çok bü­yük adam olmam gerekiyordu. Ve bir anne… Sabahlara kadar asker çamaşırı dikerek ve yemeni oyası yaparak aileyi geçindirmeye çalışan, gencecik yaşında vereme yenik düşmüş, aylarca hastanelerde yatmış, verilen hastane yemeklerinin bir kısmını her gün oğluna ayıran, sevgi dolu, tek istediği oğlunu okutmak olan bir anne ve o anneye özlem duyan, annesinin o el işlerinden birine sahip olmak isteyen ve vesikalık bir fotoğrafına ulaşmak için Ordu'ya giden bir adam Aziz Nesin. ️Onsekizindeki annem o oyaları, renkli kuka ipliklerinden değil de, gözyaşlarından gözünün ışığından örer, işler sanırdım. Anamın elinden çıkmış o oyalardan bir tekine şimdi bütün kitaplarımı, bundan sonra da yazacaklarımı verirdim. ️Annem, bikez sinemaya gitmedi,sinema nedir, nasıldır görmedi; günahtı, saçmaydı çünkü sinema. Bikez, tiyatroya gitmedi, tiyatro nasıldır görmedi, bilmedi; çünkü günahtı. Yaşadığı çağın teknik olanaklarından yararlanabildiği, yalnızca işte bu altı vesikalık fotoğraftı. Benim için hazineler değerindeki o silik fotoğraflardan bitekini olsun elime geçirmek, annemin yüzünün 6 x 9'luk bir hayalini görebilmek için 1959'da Ordu'ya gittim. Perşembe ilçesini, Annaç köyünü dolaştım,ama kimselerde bulamadım o vesikalık fotoğrafları. ️Bu üzümler iyice olgunlaşmadan koparılmayacaktır. Bunu bilirim ama yine de o dolgun salkımlardan gizlice bir iki üzüm tanesi koparırım. Niçin gizlice? Tüm salkımı koparsam, yine babam bişey söylemez. Ama yine de gizlice. Çünkü tüm olgunlaşmadan salkımı koparmak çocukluktur; oysa ben onbir yaşımdayım ama, çocuk değilim. Bana çocuk diye bakmıyorlar ki.. Acı, hüüzün, yoksulluk, saklanan gözyaşları içinde geçen ve asla çocuk olamayan çocuk Mehmet Nusret Nesin'i (Aziz Nesin) tanımak, hissetmek ve anlamak isterseniz okuyun...
Yol
YolAziz Nesin · Adam Yayınları · 1996591 okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.